BUSHIDO

Bushido, farklı çevirileri olsa da, genel olarak savaşçının yolu anlamına gelir. Tarihsel kökenine bakacak olursak; Hindistan’dan gelen Bodhidharma Shaolin’e gelir ve Zen öğretisini aktarır. Daha sonra onun öğrencileri diğer ülkelere gider ve Zen öğretisini yayarlar. Zen öğretisi, Japonya’ya gelince Bushido’nun temelleri de atılmış olur.

Bodhidharma’nın Çin’e gelişi 475 yılı olarak kabul edilir. 1877’de samuray geleneğinin sona erdiğini düşünecek olursak, bin yılı aşkın bir zaman Bushido geleneği varlığını sürdürmüş diyebiliriz. Ancak Bushido terimi tam olarak 1200-1300 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır. O yüzden beş yüz yıllık bir gelenek olarak literatürde yer aldığından bahsedebiliriz.

Samurayların son dönemine baktığımızda, 1877’de çift kılıç taşımanın Japonya’da yasaklanmasıyla, o dönemde yaşayan samuraylar bu duruma isyan ederler. Ocak ayından Eylül ayına kadar çatışmalar sürer. 24 Eylül 1877’de yapılan son savaşla birlikte imparator, güçleri kazanır ve bir gelenek son bulur.

Samuraylardan bize kalan fiziksel ve fikirsel teknikler vardır. Fiziksel teknikler açısından Kendo, Jujitsu, Judo ve Aikido gibi savaş sanatlarıyla samuray tekniklerinin bir kısmı yaşamaya devam etmektedir. Ancak gerçek samuray yolu, hayatın içinden geçer. Bu yazıda biraz daha Bushido’nun fikirsel boyutunu incelemeye çalışacağız.

Bushido hakkında araştırma yaptığımızda dört tane kaynak kitap karşımıza çıkar. Bunlar;

Yamamoto Tsunetomo – Hagakure
Takuan Soho – Sınırsız Zihin
Miyamoto Musashi – Beş Çember
Yagnu Munenori – Hayat Veren Kılıç

Bu yazıda özellikle Miyamoto Musashi’nin Beş Çember kitabından yararlandım. Musashi samuray geleneği açısından önemli olan Dört Ant’tan şu şekilde bahseder;

“Bir işe giriştiğinde, başlamadan önce niyetlerini Dört Ant üzerinde topla ve bencilliği ardına koy. O zaman başarısızlığa uğrayamazsın.

Dört Ant;
Savaşçı Yolu’na ilişkin olarak asla geç kalma.(1)
Efendine yararlı ol.(2)Ebeveynlerine saygılı ol.(3)
Sevginin ve üzüntünün ötesine geç, insanın iyiliği için var ol.(4)”

Dört temel fikir burada karşımıza çıkar.

Savaşçı Yolu’na ilişkin olarak “Asla geç kalma” (1); yapılması gereken için geç kalınmaması gerektiğinden bahseder Musashi. Budist vecizelerinde de geçen “Acele edin ve iyi olanı yapın. Aklınızı kötülükten uzak tutun. Çünkü, iyi olanı yapmakta yavaş davranan kişinin aklı kötülükteki zevke dalar.” fikriyle çok bağlantılıdır.

Savaşçının Yolu’nu Dharma ile özdeşleştirirsek, bir savaşçı için yapılması gereken ve yürünmesi gereken bir yol olduğundan bahsedebiliriz. Bu yolda yürümek için geç kalmamak önemlidir. Geç kaldığımızda, ya da doğru olanı görüp yapmadığımızda doğal olarak istemediğimiz veya içimizden gelmeyen bir durum ile karşı karşıya kalırız. En basitinden yemeğin altını vaktinde söndürmezsek yanar veya erken söndürürsek de pişmez. Arabayla yeşilde geçmek için yavaş kalırsak kırmızıya yakalanarız. Vaktinde söylememiz gerek bir şeyi söylemezsek de içimizde kalır ve keşke şunu da söyleseydim deriz. ‘Doğru olduğunu hissettiğimizi o an yapmak’, unutmamamız gereken en önemli fikirlerden birisidir.

“Gerçekten hünerli insanlar zamanı asla kaçırmazlar, daima kararlıdırlar ve asla aceleleri varmış gibi görünmezler.”

Efendine yararlı ol (2): Efendi fikri samuray geleneğinde ön planda olan bir fikirdir. Bir samurayın samuray olabilmesi için bir efendiye ihtiyacı vardır. Kılıcını ve hayatını, onun ve onun amaçları uğruna kullanmayı tercih eder. Bir efendisi yoksa o kişiye samuray denemez. Ona ronin denir. Ronin, efendisiz bir kılıç ustası anlamına gelir.

Tabi, efendi kavramı kulağa biraz itici gelebilir. Ancak bu kavramı şöyle düşünürsek daha açık olur; Efendi, bilge bir yöneticidir. Bu fikirlerin ortaya çıktığı veya gerçek anlamda yaşandığı zamanlara baktığımızda yönetici olması gereken, adaleti yeryüzünde uygulamaya ant içmiş kişilerin yönetici olduğu zamanlarda, ‘Efendileri’ o kişilerin bu hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmaya çalışan, ölümden korkmayan savaşçı sınıfı olarak bakabiliriz. Bu açıdan bakıldığında, “Efendine yararlı ol”, ‘Adaleti yeryüzünde uygulamaya çalışan bilge kişiye yardımcı ol’ anlamına gelir.

Ebeveynlerine saygılı ol (3): Bir samuray çok önemli bir meziyete sahip bir kişi olduğunu hayal edilebilir. Düşünün, tüm yaşamı boyunca ölümün kıyısında yaşayan kişinin, hayatını bu uğurda adamaya çalışan kişinin, ölümün ötesine geçmesi gerekir ve bu uğurda tüm yeteneklerini sergilemesi gerekir. Kibrin samurayın kapısını çalmaması çok da söz konusu olmasa gerek. Bir samuray herkesi yenebilecek öz güvene sahip olduğunu düşünebilir, yenilmez olduğunu düşünebilir, diğer insanları koruduğu için kendini onlardan üstün görebilir. Bu yüzden saygıyı kaybetmemesi gerekir diye düşünebiliriz.

İnsanın iyiliği için var ol (4): Bir üstte bahsettiğimiz fikrin devamı gibidir. Hayat ve ölümü en yakından yaşayan kişilerden biri olarak, yaptıklarını sadece insanlığın iyiliği için gerçekleştirmesi önemlidir. Kişisel arzular, daha çok mal mülk edinme, alkışlanma için yeteneklerini kullanmaması gerekir. Samuray’ın ideali, iyiliğin temsilcilerinden biri olmasıdır.

“Bir savaşçı için, Savaşçının Yolu’na (Bushido’ya) bağlı kalmaktan başka yol yoktur. Savaşçının Yolu’yla ölüm kastedilmektedir. Yaşamla ölüm arasında bir seçim söz konusu olduğunda, ölümü seçmek demektir.”

‘Yaşamla ölüm arasında kaldığında ölümü seçmek’. Bu en bilindik sözlerden biridir diyebilirim. İlk cümleyi de gözden kaçırmamak gerekir. Samuray Savaşçının Yolu’na bağlı kalmalıdır. Yani savaşçının yolu, ölümün yolu, yani dünyasal zevklerden vazgeçiş de diyebiliriz. Her şeyi yaşayayım, tatmadığım zevk kalmasın, denemediğim konfor kalmasın yerine kendi özüne uygun olanı yapma ihtiyacının peşinde gitmesidir. Eğer az önce bahsettiklerimize yaşam dersek, bu bir bakıma ölümü seçmek oluyor.

Samuray kendi içinden gelen sesi dinleyen kişidir de diyebiliriz. İçinden gelen ses, erdemlerin sesi, dünya için, insanlık için, diğer canlılar için neyin adil, neyin doğru olduğunu söylediğinde bunu gerçekleştirmek için hareket eder. Yol’un temsilcisi; adaletin, cesaretin, iyiliğin, cömertliğin, neşenin, sakinliğin, dingiliğin, ölçülülüğün, sevecenliğin, yiğitliğin, dikkatliliğin vb. erdemlerin temsilcisidir. Bunlar içindeki seslerdir. Bunu yaşamak bizim bildiğimiz yaşamdan farklıdır. Samuray, bu sesleri fark edip ona uygun yaşamaya başlayan kişidir. Bir filizlenmiş tohumun yaptığı gibidir. Filizlenmiş bir tohum, yukarıya dikey olarak gider. Sağa sola sapmadan, ne yapılması gerektiğini içgüdüsel olarak bilir ve hedefine varmak için tüm zorlukları yenmeyi kafasına koyarak yaşar.
“Hayatını feda ettiğinde, silahlarını tümüyle kullanmış olmalısın. Bunu yapmamak; silahlardan birini çekmeden ölmek, hatalıdır.”

Musashi birçok şeyden bahsediyor ancak beni en çok etkileyen sözü bu oldu. Samuray, Savaşçının Yolu’na (Bushido’ya) neden girer? Neden ölümü göze almak gibi bir “deliliği” seçer? Cevap yukarıdadır.
Keşke şunu da söyleseydim, keşke şunu da yapsaydım, keşke böyle hareket etseydim fikrini yaşamamak gerektiğinden bahseder, Musashi. Bize öfkenin, kaygının, stresin ve korkunun birer düşman olduğu öğretildi. Ancak bunları dinlemeden, özümüzün ne yapmak istediğini keşfedemeyebiliriz. Bunların her biri genellikle özümüzün kendini ifade edemediği zamanlar ortaya çıkar. Bazen de özümüzün kendini ifade etmesi gerekiyorsa, o zamanlarda hayatımızda belirir. Ortada özümüze tezat bir durum vardır ve dışarı çıkamadığı için büyük bir sıkıntı yaşarız. Bu yüzden, bu kavramların ötesine geçmek için, onlarla yüzleşmeli ve ne yapmamız gerekiyorsa; mesela daha cömert, daha neşeli, daha dikkatli, daha adil, daha kapsayıcı, daha merhametli, daha cesur, daha kendinden emin, daha çalışkan, daha sevecen vs., olmak gibi daha erdemli bir yaşam için fırsatları yakalamalıyız. Musashi’nin başta da bahsettiği gibi, Yol’u takip etmek için geç kalmamalıyız.

Az önceki cümlede geçen silahlardan birini bile çekmeden ölmenin hatalı olması gibi, biz de erdemlerimizden birini hiç sergilemeden ölmemeliyiz. Başkaları ne der diye düşünüp, içimizden gelenleri engellememeliyiz. Bunu yaparsam hiçbir maddi kazanç elde etmeyeceğim diye içimizden gelen “insanlık namına” seslerini gerçekleştirmeden bir hayat geçirmemeliyiz.

Kendimizi ifade ederken ve içimizden gelenleri yapmaya çabalarken, ufak bir nokta bizlere oldukça yardımcı olacaktır diye düşünüyorum. Eğer sıkıntılı bir durumdaysak, özümüzün sesi ile hareket ettiğimizde, sakin bir şekilde kendimizi ifade edebiliriz veya yapmamız gerekeni yapabiliriz. Ancak doğamızı gerçekleştirdiğimizi zannederken, öfkeli, sinirli, tepkili, üzgün, kaygılı, endişeli, kaba bir şekilde davranıyorsak, o zaman kendimizi tam da ifade edemiyoruzdur. Çünkü, kendini gerçekleştiren herhangi bir canlı, mesela bir arı veya karınca, acele etmez, sinirli gözükmez. Sakindir yapması gerekeni yapar ve yoluna devam eder. Sakinlik bizim elimizdeki silahları doğru bir şekilde kullanıp kullanmadığımızı gösteren en önemli faktördür.

Musashi’nin ve diğer samurayların günümüze kadar gelmiş daha nice güzel tavsiyeleri bulunmaktadır. Bu yazıda sadece birkaç tanesine değinebildim. Ancak hâlâ keşfedilmeyi bekleyen veya herkesin kendisine göre alacağı başka başka mesajlar da vardır. Umut ediyorum ki, bu yazı bir merak uyandırır, hem kendi doğamızı neden ve nasıl gerçekleştirmeliyiz fikri üzerine biraz olsun ışık tutar hem de daha neler varmış diye okuyucuyu araştırmaya sevk eder.

ILGIN ADIGÜZEL

DİPNOTLAR

1.Bodhidharma’nın Zen Öğretisi:İng. Çev. Red Pine, Tr. Çev. Nur Yener, İstanbul, Okyanus Yayıncılık,2003, S.8

2. Miyomayo Musashi, Beş Çember Kitabı: Çev. Sibel Özbudun, İstanbul, Anahtar Kitaplar Yayınevi,1993, S.50

3.Dhammapada Gerçeğe Giden Yol: Çev. Mehmet Ali Işım , İstanbul, Gün Yayıncılık, 1997, S.65

4.Miyomayo Musashi, Beş Çember Kitabı: Çev. Sibel Özbudun, İstanbul, Anahtar Kitaplar Yayınevi,1993 S.102

5.Miyomayo Musashi, Beş Çember Kitabı: Çev. Sibel Özbudun, İstanbul, Anahtar Kitaplar Yayınevi,1993 S.50

6.Miyomayo Musashi, Beş Çember Kitabı: Çev. Sibel Özbudun, İstanbul, Anahtar Kitaplar Yayınevi,1993 S. 58

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir