PANDEMİ SÜRECİNDE GETİRİLEN KISITLAMALAR VE HUKUKİ BOYUTU

Hepimizin yakından takip ettiği ve tecrübe ettiği üzere, Covid-19 salgının ülkemiz ve dünya üzerindeki etkisi artarak devam etmekte, virüs insanlık için bir tehdit olma özelliğini hâlâ sürdürmektedir.

Bu dairede gerek dünyada, gerekse ülkemizde yürütme makamları ve kamu otoritesi eliyle bir takım idari uygulamalar ve kararlar açıklanmakta, anılan kararların tatbiki bakımından gerekli hukuki mekanizmalar ehemmiyetle işletilmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, kamu sağlığı ve refahı gibi kolektif ve tüm insanlığı ilgilendiren geniş ölçekli olaylar vuku bulduğunda,-olayımızda pandemi süreci buna örnektir- bireysel özgürlüklerin ve hakların ölçülülük ilkesine sadık kalınarak kısıtlanması yahut kısmi olarak ortadan kaldırılması mümkün olabilmektedir. Burada kanun koyucunun amacı, kamu yararının bireyin yararından üstün olması ilkesini işletmektir.

Anayasamızın 12. Maddesine göre; Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Yine, Anayasamızın 13. Maddesine göre; Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Mevcut pandemi sürecinde, yürütme eliyle kısmen sekteye uğrayabilecek bazı anayasal haklar şunlardır; yerleşme ve seyahat hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, eğitim ve öğrenim hakkı, çalışma hakkı, sivil toplum faaliyetlerine katılma hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı vd.

Yürürlükteki, 30.11.2020 tarihli ve yeni kısıtlamalar ve tedbirler konulu ve 30.11.2020 tarihli ve sokağa çıkma kısıtlamaları konulu İçişleri Bakanlığı Genelgelerine göre bir takım kısıtlamalar getirilmiş, bunlardan toplumun en çok etkilendiği hükümler, sokağa çıkma yasağı ile ilgili hükümler olmuştur. Salgının ilk baş gösterdiği dönemde, İçişleri Bakanlığı birtakım şehir dışı seyahat yasakları tedbirlerine de başvurmuştu.

Bu hâliyle değerlendirdiğimizde, yasak ve kısıtlamaların özellikle seyahat hürriyeti hakkına karşılık geldiğini görmekteyiz. Salgınının toplum sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetme, sosyal izolasyonu temin, fiziki mesafeyi koruma ve hastalığın yayılım hızını kontrol altında tutma amacıyla anılan bu kararların ivedilikle uygulanması ve denetimi bakımından Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve Türk Ceza Kanunu amir hükümler içermektedir.

Buna göre, sokağa çıkma yasaklarına ve diğer tedbirlere riayet etmeyenler bakımından özetle iki tür yaptırım öngörülmüştür;

1-İdari yaptırım ve para cezası: Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 282. Maddesine göre, bu kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara 3 bin 150 Türk Lirası idari para cezası verilebilecektir.

2-Adli yaptırım ve hürriyeti bağlayıcı ceza: Kişinin eylemi kusur dışında ayrıca bir suç da içeriyorsa Türk Ceza Kanunu’nun 195. Maddesi gereğince de sorumluluğu olabilecektir. Kamu sağlığına karşı suçlar bölümünde ve bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma başlığında düzenlenen maddede, bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilecektir.

Sağlıklı ve afiyetli günler diler, bilgilendirme mahiyetinde iş bu yazıyı dikkatinize sunarız.

ALİ ONUR GÜNÇEL

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir