DEMETER VE PERSEPHONE

Persephone bir gün kırlarda dolaşırken ve çiçeklerin güzelliğine kapılmışken, aniden esneyip, yarıldı yer, açılan yarıktan fırladı Hades. Altın arabasına attığı gibi kaçırdı Persephone’yi, onun karşı koymasına ve ağlayıp yakarmasına aldırmadan. Tiz çığlıklarla haykırarak bağırdı imdadına yetişsin diye Kronosoğlu yüceler yücesi babası. Ne var ki, ne ölümsüzlerden ne ölümlü insanlardan biri duydu onun sesini.
Sadece Titan Perses’in kızı, bütün gizemlerin anahtarını elinde tutan, üç dünyaya hâkim Hekate duydu onu, gizemli mağarasından.
Dağların tepeleri ve denizin derinlikleri çınlayıp yankılandı Persephone’nin sesiyle ve sonunda Demeter, duydu kızının sesini. Keskin bir acı saplandı o anda Demeter’in yüreğine. Bir kuş gibi hızla uçtu kuru toprakların ve denizin üzerinden araştıra araştıra kızını. Hiç kimse gerçeği söylemek istemedi, ne tanrılardan ne de ölümlülerden biri. Ne de kehanet kuşlarına bakıp gerçeği söyleyen bir haberci geldi.

Dokuz uzun gün boyunca Demeter, bütün yeryüzünü gezip dolaştı boşu boşuna. Yanan meşaleler tutuyordu ellerinde. Kederinden ne ambrosia içti ne de boğazından bir lokma geçti. Onuncu gün, Eos’un ışığı onun üzerini aydınlattığı zaman, gizemlerin anahtarını elinde tutan Hekate’ye gitti.

‘Doğurduğum kızımın çığlığını duydum. Ama nerede olduğunu bilmiyorum. Sen yeryüzünde, gökyüzünde ve yer altı dünyasında olan her şeyi bilensin. Kızıma ne olduğunu anlat bana. Tanrılardan ya da ölümlü insanlardan hangisi kaçırdı kızımı, söyle!’
‘Hades kaçırdı kızını yer altı dünyasına.’

Bunu duyan Demeter’in yüreğini çok daha korkunç ve dayanılmaz bir acı kapladı. Ayrıldı hemen tanrılar meclisinden, yüce Olimpos’tan. Yaşadı bundan böyle insanların yaşadığı kentlerde. Geçirdi zamanının geri kalanını kızının özlemiyle günden güne sararıp solarak.
Bereketli yeryüzünde korkunç, acımasız bir yıl oldu. Boş yere çekti öküzler tarlalarda kırık sabanları, boş yere saçıp ekti insanlar toprağa beyaz arpayı. Bütün ölümlü insan soyunu yok edecekti Demeter, dayanılması zor kıtlıkla, yok edecekti Olimpos’ta oturanların verdiği armağanları. Eğer Zeus, yüreğinde hissederek görmemiş olsaydı her şeyi.

Haberci saldı Zeus, çağırsın diye Demeter’i, konuşmak için olup biteni. Zeus yumuşatamadı onun inatçı yüreğini, çelemedi aklını. Demeter boyun eğmeden geri çevirdi tüm önerileri. Asla konuşmadı ve göndermedi yeryüzünün meyvelerini. Ta ki güzel yüzlü kızını kendi gözleriyle görene dek.

Bunu gören, yıldırım savuran gür sesli Zeus, söyledi Hades’e Persephone’yi bırakmasını. İzin verdi Hades, Persephone’nin yeryüzüne çıkmasına, fakat önce yedirdi ona nar tanelerini.

Yeryüzüne çıkar çıkmaz Persephone ve Demeter bir araya geldi. Kızını görmeye doyamayan Demeter’i bir şüphe sardı. Ona yer altı dünyasında bir şey yiyip yemediğini sordu.

‘Bir lokma da olsa yediysen eğer, geri dönmek zorunda kalacaksın yer altına. Geçireceksin her yılın altı ayını yer altı dünyasında, altı ayını benimle ve diğer ölümsüzlerle. Ne zaman ki yeryüzünde çeşit çeşit mis kokulu çiçekler açar baharda, işte o zaman sen de sisli karanlıklar ülkesinden çıkacaksın yer yüzüne. Büyük bir mucize olacak bu, hem ölümlü insanlara hem de tanrılara.’

Tanrıların buyruğuna karşı çıkılamazdı, Hades’in verdiği nar tanelerini yiyen Persephone, yer altı dünyasına geri dönmek zorundaydı.
Yer altı dünyasına giden yolları bilen Hekate, o andan sonra sadık yoldaşı ve sırdaşı oldu Persephone’nin. Her sene yer altı dünyasına inerken ve yeryüzüne çıkarken, karanlıkta yol gösterdi Persephone’ye elinde meşalelerle.

Persephone ne zaman yeryüzüne çıkıp, annesi Demeter ile bir araya gelse, bereketli toprak doldu taştı buğday demetleriyle. Uçsuz bucaksız yeryüzünün her yeri bezendi yaprak ve çiçeklerle. Persephone’nin yolculuğu ilham oldu tüm doğaya ve insanlığa.

Persephone’nin Hades tarafından kaçırılması, insanın istese de istemese de kendi karanlık yönleriyle yüzleşmek zorunda olduğunu simgeler. Demeter kızını, kendi yarısı kaybolmuşçasına arar ve onu yer altı dünyasında bulur. Demeter dünyevi, Persephone ise ruhsal olanı temsil eder. İnsanın ruhsal olan yanını, görünmeyen diyar olan yer altı dünyasında araması gerektiğini gösterir.

Ruhsal arayışı temsil eden yer altı dünyasına yapılan yolculukta, yediği nar tanelerinden dolayı Persephone geri dönmek zorunda kalır yer altı dünyasına. Nar, Hera’nın sembollerindendir ve verilen söze sadakati ifade eder.

Dönüşümlerin gerçekleştiği yer olan yer altı dünyasına gidip ruhsal yolculuğun tadını bir kez alan insan, kendi ruhuna karşı sadakatinden dolayı oraya geri dönmek zorundadır, tıpkı Persephone gibi. Bazen dünyada görünür olur, maddi dünyanın tadını çıkarır; bazen görünmez olur, görünmeyen diyarın tadını çıkarır ama sonuçta ruhsal yolculuğuna sadık kalır, tıpkı Persephone gibi…

Bu yolculuk kolay değildir, bu yüzden yer altı ve yeryüzü arasındaki yolculuğunda Hekate her zaman Persephone’ye yol gösterir. İnsan en çok zorlandığını, yalnız kaldığını ve kaybolduğunu düşündüğünde bile yalnız değildir aslında. Ona görünen ve görünmeyen planlarda her zaman yol göstericiler, koruyucular vardır. En karanlık an, Hekate’nin meşalesinin görüleceği andır. Bunu görebilmek için, yolda olmak ve bilgelik kıvılcımını takip etmek gerekir.

DUYGU ALKAN

“Sparta” isimli kitaptan alıntıdır.

1 thought on “DEMETER VE PERSEPHONE

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir