EKİNOKS YA DA EŞİTLİK GÜNLERİNE FELSEFİ BİR BAKIŞ

Dünyanın devirsel olarak yılda iki kere, güneş etrafında dönüşünden oluşan gündüz-gece eşitliği ile yine karşı karşıyayız.

Kuzey ve Güney Yarımküre’de, ilkbahar ve sonbahar ekinoksları aynı zamanda gerçekleşir. Örneğin Kuzey Yarımküre sonbahar ekinoksunu yaşarken, Güney Yarımküre ilkbahar ekinoksunu yaşar. Ancak önemli olan, yılın her iki noktasının gösterdiği, gündüz ve gecenin süre ve parlaklık açısından eş değer olduğu dengedir. Bu hem ekinokslarda hem de yıl boyunca ve yaşam boyunca aklımızda tutmamız gereken bir fikirdir: Aşırılıklar arasındaki Denge, her şeyi uzlaştıran ve bizi Evrenin Yasalarıyla temasa geçiren Uyum.

Eskiler, “doğanın Büyük Dirilişine yani Mart ayına kadar, biz de dâhil olmak üzere tüm doğanın kendi içine çekildiğini, güneşin ışınlarını almaya devam ederek, doğayı ve içinde barındırdığı insanı işlediğini ve iç hayatımızı yeniden doğum için hazırladığımızı söyler. Bu dönem iç dünya ile ilişkilendirilen bir mevsimdir, bir sonraki ilkbahar ekinoksunda yeniden açacak olan kışa dayanıklı özel unsurların ekilmesiyle ilişkilidir.” açıklamasını yaparlar.

23 Eylül ve 21 Mart Fiziksel Olarak Nedir?

23 Eylül’den sonra güneş ışınları daha da azalır. Dünya, değerli tohumları Mart’a kadar saklar, bağrında tutar. Aynı zamanda Eylül ayı doğanın tüm zenginliğini cömertçe sunduğu bir dönemdir, hasat mevsimidir. Bu nedenle bu dönemde salçalar, turşular, tarhanalar yapılır, karanlık zamanlara yani kışa hazırlanılır.

21 Mart’tan sonra ise güneş ışınları daha da artar ve dünya bağrında barındırdığı-sakladığı bu tohumları yeryüzüne çıkartır, yeşertir ve filiz verdirir.

İlkbaharın ruhu dışa dönüktür ama sonbahar içe yöneliktir. Sonbaharda tohumlar yağan yağışlarla şişer, olgunlaşır ve baharın ilk ışınlarıyla kabuğunu kırarak, filiz verir.

Bu fiziksel oluşum, felsefi açıdan, insanın içinde barındırdığı tohumların davranışlara yansıması olarak yorumlanır. Bu nedenle, içimizde bölücü-yanlış fikirlerin tohumlarından ziyade erdemlerin-evrensel ve zamansız fikirlerinin büyümesi arzulanır.

Antik zamanlardaki uygarlıklar doğanın bu özel zamanlarını biliyor ve çeşitli şenliklerle kutluyorlardı. İngiltere’de Stonehenge ekinoksları işaret eden, güneşin konumunun izlendiği ve bu özel anları kutladıkları alanlar arasındadır. Hatta çeşitli söylencelere göre bu hasat festivali kimilerine göre İngiliz göçmenler ya da doğayı önder alan Amerika Yerlilerince, şimdi Kasım ayında kutlanan Amerikan Şükran Günü’nün temelini oluşturur. Yunan Mitolojisi’nde Demeter ve Persephone mitosu da bu eşitlik günlerine atıf yapar. Bereketin sembolü Demeter’in kızı Persephone, yeraltı Tanrısı Hades tarafından kaçırılır ve yılın 6 ayı yeraltında kalır. Dünyanın yedi harikasından biri olan Meksika’daki Chicken Itza’daki Kukulkan Piramidi de ekinokslarla bağlantılıdır. Ekinoks tarihlerinde güneş batmadan önce piramidin basamaklarında bir yılanın gölgesi oluşur. Bu Tüylü Yılan Kukulcan’ın gölgesidir. Gölge yukarıdan aşağıya doğru süzülerek iner ve merdivenin en altındaki yılan başıyla birleşir. Maya’lar bunun ilahi varlık olarak nitelendirdikleri Kukulcan’ın gökyüzünden inişini simgelediğine inanmaktadır.

Kısaca özetlersek; doğa olayları her dönem uygarlıklara ilham olmuştur. Doğanın bir varlığı olan insanın da bu döngülere tabi olduğunu ve buna uygun yaşamasını hatırlatır.

OYA UYSAL

Aktiffelsefe Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir