KİŞİSEL EĞİTİMİMİZDE ASTROLOJİNİN ROLÜ VE FELSEFE İLE İLİŞKİSİ

Astroloji kelimesinin kökenini Yunanca iki sözcük oluşturmaktadır. Astron (yıldız) ve Logos (bilmek, kutsal sözcük yani kelam). Birleştirdiğimizde yıldızların kelamı ya da yıldızların sözü manasına gelmektedir.

Eski çağlardan bugüne insanlar gökyüzündeki düzen ile yeryüzündeki yaşam düzeni arasında bir bağlantı olduğunu saptamışlardır.

Astroloji, yıldızların diğer varlıklar üzerindeki etkileri ve onlarla ilişkileri üzerinde çalışan eski bir bilimdir. Astroloji; matematik, geometri, astronomi, meteoroloji ve nicelerini doğuran dünyanın ilk bilimidir.

Hindistan’ın, Mısır’ın Ameri­ka’nın ve Mezopotamya’nın eski bilge­leri, bu kutsal mesleği üç temel parçaya bölmüşlerdir, biz bu parçaları aşağıdaki gibi ifade edebiliriz:

Astronomi; Fiziksel göksel cisimlerin isimlendirilmesi, yerleri, hareketleri ve ilişkileri yani şekilsel yön ile ilgilenen bilimdir.

Doğal Astroloji; Doğal Astroloji, Evreni* sadece maddesel yönden değil ancak enerji ve hayat yönlerinden inceler. Evreni sistemleri, organları, dokuları, ve kozmik hücreleri ile birlikte çok büyük bir organizma olarak algılar ve Evrenin bu parçalarının Kozmik Zekânın planı dâhilinde oynamaları gereken aşkın rolleri inceler. İnsanı, öz olarak bölünemez olan Bütün’ün basit bir parçası olarak görür. Yaşamsal Yön ile ilgilenir.

Horoskopi; Hükümsel Astroloji olarak da adlandırılmıştır. Tezahür edilmiş olan her şeyin Primitif* ilkelerine geri dönerek zaman içinde olayların birbirini izlemesini ve bunlara neden olan gizli nedenleri araştırır. Genel olarak ve ayrı ayrı olarak İnsanın yolunu inceler ve ayrı ayrı inceleme yaptığında bireysel ve kişisel kaderi ele alır. Günümüzde çok ender istisnalar dışında, Batı sadece kişiliğin , yani tek bir hayatın ya da enkarnasyonun araştırılması tekniğini bilmektedir. Horoskopi, Evren’in Yasa Topluluğu ile ilgilidir ve İrade Yönü’nü içine almaktadır.

Bu bilgileri değerlendirdiğimizde bugün sadece; şu anda içinde bulun­duğumuz hayatın incelenmesi tekniğini bildiğimizi fark ediyoruz. Bu tekniği iyi kullanabilirsek büyüme, gelişim ve değişim bekleyebilir miyiz? Büyüme, gelişim ve değişim kelimeleri ile hemen aklımıza eğitim kelimesi geliyor..

Peki Eğitim nedir? Eğitim kelimesiyle gerçekten kastedilen ne? Çoğu insan, hatta çoğu sözlük eğitimin anlamını öğrenim, uygulama ve talimatla bilgi nakletme süreci olarak kısıtlıyor. Oysa kökeni itibarıyla bu sözcüğün en derin anlamı “çıkış yolu göstermek” veya “dışarı çekmektir”. Eğitim sürecini bir insanı karanlıktan aydınlığa çıkartmak veya zaten orada, bireyin içinde bulunan özü dışarı çıkartmak olarak düşünebiliriz. Bu durumda eğitim genellikle kabul gördüğünden daha hassas ve karmaşık bir süreçtir. Asıl amacı öğrencinin iyi işleyen bir “insan­ bilgisayar” olmak için verileri ezberlemesi değildir. Eğitimin amacı korkuyu iptal etmek ve bilinci bir rehber öncülüğünde genişletmektir. Eğitimin amacı ruhsal dönüşümü gerçekleştirmektir. Bununla söylenmek istenen tabii ki modern eğitimde, günümüzde teknik hünerlere yer verilmemesi değildir. Asıl vurgu­lanmak istenen ne düzeyde olursa olsun, hiçbir teknik bilginin kişinin duygusal, psikolojik ve ruhsal büyüme ihtiyacından daha önemli olamayacağıdır.

Eğer en eski düzen ve kişisel değişim modelinden -astrolojiden- birkaç ders alabilecek kadar açık fikirli olabilirsek, eğitimin gerçek anlamı yerine getirilebilir.

Zodyak’ta* bireysel eğitimin dört aşaması sembolize edilmektedir. Bunlar değişken burçlardır*. İkizler, Başak, Yay ve Balık. Aslında, eğer “eğitimi” en geniş anlamıyla düşünürsek, Zodyak’taki her burç kişinin kendisi olmasını, büyümesini ve bu nedenle de kişisel “eğitimi” temsil eder. Ama sözü edilen, yukarıda bahsedilen psikolojik-zihinsel­ ve ruhsal büyümenin aşamalarından herkes için uygulanabilecekleri (kurumsal ve sosyal düzen amaçlı olanları) temsil için değişken burçlar yeterlidir. Bireysel eğitimin dört aşamasını şöyle tanımlayabiliriz:

İKİZLER: Sosyal hayata ilk katılım ve temel ussal yeteneklerin kazanılması aşamasını temsil eder. Gelişimin bu aşamasında çocuk aile içindeki ve dışındaki akranlarıyla ilk ilişkilerini kurar. Bu aşama aynı zamanda çocuğun kendine ait düşünceleri düşünmeye, dünyaya kendi gözleriyle bakmaya, mantıksal süreçler kanalıyla “çıkarsamaya” ve kendi algılarını ifadeye başladığı aşamadır. Bu nedenle, İkizler burcunun anahtar kelimesi iletişim, burada hem sosyal hem de entelektüel düzeyde işlev görür.

BAŞAK: Topluma hizmet, kişinin ekmeğini kazanacağı bir zanaatın ustasına çıraklık, ve çalışma, görev ve sorumluluklarının günlük pratik hayatıyla ilk temas dönemini temsil eder. Kişisel büyümenin bu aşaması bugünkü dünyada neredeyse tümüyle ihmal edilmiştir. Bu nedenle binlerce, hatta milyonlarca üniversite mezunu aslında hiçbir şey yapamadıklarını fark ediyorlar. Yüksek öğrenimleri kafalarını cilt cilt uygulanmamış ve genellikle uygulanamaz düşüncelerle dolduruyor ve bu arada bu dünyada yaşamlarını kazanacakları gerçek bir yetenek öğrenememiş oluyorlar. Bu durumda çoğu en azından amatör diplomalı veya entelektüel oldukları için yüksek öğrenimin evi olan dokuzuncu ev aşamasından alet ve hizmetin evi olan altıncı ev aşamasına geri dönmeleri zor ve hayal bozucu geliyor. İkizler aşamasından hemen sonra (14-16 yaşlarında) çıraklık dönemlerinin oluşturulması eğitim programlarının gelişimine büyük katkıda bulunurdu. Eskilerin bu günlük yaşama başlama geleneği dünyada tekrar canlansaydı, gençlerin çoğu kendilerini gerçekten hoşlandıkları işlerde çalışırken bulabilirlerdi. Ondan sonra da yay aşaması doğal olarak başlardı.

YAY: Başak’ın çıraklık aşamasından sonra doğal olarak gelişen dönemi sembolize eder. Genellikle Yay ve dokuzuncu    evin “yüksek öğrenimi” temsil ettiği söylenir; ama daha geniş bir anlamda kişinin seçtiği alanda ustalık kazanmasını temsil eder. Bu ister el sanatlarında ustalık olsun, ister çok övünülen “mesleklerden” birinin uzmanlığı olsun fark etmez. Bireysel eğitimin bu aşaması geniş anlamda kişinin çırak yetiştirerek veya emeklerinin meyvelerini yayınlayarak veya gelecek nesiller için standartlar oluşturarak dünyaya aşikar bir etki bırakmaya başladığı dönemdir. Dolayısıyla bu gelişim aşaması hem (işini, ideallerini ve karakterini mükemmelleştirme anlamında) öğren­ meyi, hem de öğrendiklerini yaymayı içerir. Dünyadaki eğitim sisteminde, doktora, master yapmış veya bir başka derece almış bir insanın kendi alanında usta olduğunu düşünerek hata yapıyoruz. Asıl ustalığın katı bir öz disiplin, zahmetli bir uğraş ve kendisinden önce gelenler olmasaydı hiçbir şey öğrenileme­yeceğinin farkındalığı sonucu alçakgönüllülüğün geliştirildiği bir dönemden geldiği unutuluyor. Birçok insanı mümkün olduğunca çabuk çeşitli akademik programlara sokup onlara lisans, master veya doktora dereceleri vermek dünyamızı gerçek ustalarla zenginleştirdiğimiz anlamına gelmez. Mükemmelliğe ucuz yoldan ulaşabileceğimiz yanılsa­masıyla niteliği niceliğe kurban ediyoruz.

BALIK: Kişinin toplumdaki işini tamamladıktan, ailevi zorunluluklarını bitirdikten ve daha rafine ve özlü eğitim -spiritüel insanın eğitimi- için kendi içine dönme ihtiyacını yoğun olarak hissettiği gelişim aşamasını temsil eder. Son aşama genellikle kişinin (akrabalar dâhil) dünyadan elini çekmesi ve kendisini spiritüel çalışmalara adaması şeklinde görülür. Bu durumda, Balık aşaması kendini adamayı, özveriyi ve daha büyük bir gerçeğin, daha kapsamlı bir bütünün kanalı olabilmek için dünyevi bağlantılarını feda etmeyi temsil eder. Büyük psikiyatrist C. G. Jung, “Yaşamın Aşamaları” isimli makalesinde bilincin gelişmesini burada tanımladıklarımıza çok benzer biçimde anlatmıştır. Jung’a göre son aşama, spiritüel farkındalıklara doğru içe dönmekle vurgulanmaktadır.

FELSEFE VE ASTROLOJİ

“Dünyevi şeylerin sevilmeleri için bilinmeleri gerekir, ilahi şeylerin bilinmeleri için sevilmeleri gerekir.”

Pascal

Felsefe derken entelektüel kibiri ebedileştirmek için kullanılan steril bir kelime oyunundan değil felsefenin gerçek anlamından (Klasik tarz felsefe) bahsediyoruz. Klasik tarz felsefe, aktif bir felsefedir. Aktif felsefe  düşünceleri, duygulan, sözleri ve eylemleri birbiriyle uyum  içinde  yaşama çabasıdır (Bireysel eğitimin dört aşaması). Klasik tarz felsefe,   insanlara sadece  aklı  (İkizler) değil, aynı zamanda yüreği ve elleri de (Başak) geliştirmenin (Yay) gerekliliğini vurgulamaktadır.

Felsefe dediğimizde hemen aklımıza Sokrates ve onun işaret ettiği “Kendini Tanı” sözü geliyor. Biz biliyoruz ki, bireysel ve toplumsal ilerlemenin tek yolu eğitimli, sağduyulu bireylerin ortaya çıkmasını sağlayan bu yoldur. Felsefe kelimesinin  kökeni Yunanca iki kelimeden gelmektedir; “Philo-Sophia” Gerçeğe, Bilgeliğe duyulan aşk. Felsefenin amacı görünen şeylerin altında yatan yapının özün aranmasıdır. Bugün biriktirdiğimiz bütün sözde bilgiye rağmen, anlam, insan ile evrenin birliğine işaret eden uğraşı alanları dışında, hiç bir yerde bulunamaz (Eğitimin son aşaması Balık). Bu birlik, insan ile evrenin ilişkisi, astrolojinin temel aldığı yegane varsayımdır. Astroloji aynen felsefe gibi insanın kendisini tanıma yoludur.

Astroloji öğrenmek ya da astrolojiyi düzgün kullanan bir kişiden danışmanlık almak bize şu değerleri sağlar:

– Sessizliğin Sesi*, “zihin gerçeğin katledicisidir” der. Modern bir yazar “Egonun ölümü geri kalan her şeyin doğumudur” diye yazmıştır. Astrolojiyi kullanarak aklımıza ve ego modellerimize belirli bir perspektiften baka bilir, onlardan uzaklaşabilir, böylece gerçeği algılayabiliriz . Çünkü bu modellerin kurbanı olduğumuz sürece tamam en karanlıkta kalırız. Doğum haritası bu modelleri net bir şekilde açığa çıkartarak alışkanlıklarımızla ve kendimizle etkili tarzda uğraşmamızı sağlar.

-Astroloji, sabrı öğrenmemize yardımcı olur; çünkü insanın  temel yapılarında önceden belirlenmiş döngüsel ritim ve zamanlamanın bulunduğunu gördüğünüzde, mevcut durumun kendi gayesini gerçek­leştirdikten sonra geçeceğini bilerek ve bugün buradayı sabırla kabullenerek şimdiki zamanın tadını çıkartabiliriz. Astrolojinin yardımıyla kazanacağımız sabrı bir yazar “Tanrının zamanlamasıyla aktif bağlantı” olarak tanımlamıştır.

-Astroloji, diğer psikolojik araçlardan daha üstün bir büyüme ve gelişme modeli sunar. Bir insanın üzerinde uğraşması gerekenleri, belirli bir deneyimin veya yaşam döneminin esas anlamını, insanın hangi içsel düzenlerle karşı karşıya olduğunu, bir deneyimin yaklaşık süresini ve yaşamda önemli değişimlerin zamanlamasını gösterir.

-Astroloji, daha iyi bir varoluş için insanın içsel güçlerini ayarlamasını, düşünce ve irade gücünü, yaratıcı canlılığını kullanmasını sağlar. Astrolojik döngülere dikkat ederek, yaşama yeni yaklaşım biçimlerini geliştirme fırsatını ne zaman yakalayacağımızı ve mevcut yakla­şımlarımızın ne kadar doyurucu ve yaratıcı bir yönde olduğunun sınavlarından geçeceğimizi görürüz.

-Astrolojiyle uğraşmak veya danışmanlık almak tüm yaşamda geçerli olan Evrensel Kuralları daha iyi anlamamızı sağlar ve insanın iç dünyasındaki evrensel doğrulara güvenmesine yardımcı olur. Bu evrensel doğrular arasında Karşılıklar Yasası, Etki-Tepki Yasası (Karma), Sikluslar (devirsellik) Yasası, düzen, titreşim (hiçbir şey hareketsiz kalmaz, her şey titreşir), karşıtlık (kutupluluk ilkesi), ritim(denge), ne düşünürsen o olursun (Zihinsel ilke…evren zihinseldir, her şey zihinseldir) ve benzeri yasaları saya­ biliriz .

-Astroloji, bize bir perspektif ve yaşamımızın farkındalığını artıran bir olanak sağlar, böylece bir deneyime, bir hayal kırıklığına veya bir engele “asılı” kalmayız. Bizi tüm yaşamın dinamizmi ve dairesel yapısı ile temasa geçirir.

-Astroloji bize ego bilincinden büyük bir inanç sunar, gerçek benliğimize inanmamızı sağlar.

-Astroloji bize her insanın yaşa­mındaki başlangıçların (yüzleşme ve büyümenin önemli dönemlerinin) anahtarını sunar. Bu Batı kültüründe ihmal edilen bir model ve ihtiyaçtır.

– Astroloji kişinin en derin duygularının ve bilinçdışı arzularının açığa çıkartılması ve bir forma sokulması için araç sağlar. Daha önce belirsiz ve sorun yaratan bir kızgınlık genellikle insana yeni bir yön ve anlam duygusu veren özgürleşmiş bir yaratıcı enerjiye dönüşebilir.

– Astroloji insana yaşam enerjilerinin en kolay ve en başarılı akabileceği aktivite biçimlerini gösterir.

– Astroloji kişinin ifade etmeye veya güvenmeye çekindiği duyguları, önerileri ve içsel bilgileri onaylayarak kişinin kendisine daha fazla güvenmesinde yardımcı olur. Sık sık duyduğumuz, astrolojinin kişiyi kendi dışındaki güçlerden medet ummaya yönelterek acizleştirdiği eleştirisinin aksine, astrolojinin doğru uygulanması kişinin daha fazla güvenli olmasına ve kendi ayakları üzerinde durmasına yardımcı olur. Sıklıkla bir insanın taa derinlerde bir yerde özel bir yeteneği olduğunu hissettiğini, ama güven eksikliği nedeniyle bu duygusu üzerine harekete geçemediğini duyarız.

– Astroloji “bütün dünyanın bir sahne olduğunu” ve bizim bu engin dramada bir rolümüz bulunduğunu bilmemize yardım eder. Bu tür bir farkındalık yaşamı kolaylaştıran bir perspektif ve mizah duygusu geliştirmemizi sağlar. Buna ek olarak, bu tür bir farkındalık insanın yaşamla ilgili en temel soruları sormasına neden olur: Bu dramada aktör olan kim? Yönetmen kim? ve Yazar kim?

– Astroloji, içimizde birbirleriyle iç içe geçmiş dinamiklerin bulunduğunu, maddi dünyadaki varlığımızın birçok gücü, ihtiyacı ve dürtüyü içerdiğini gösterir. İnsanların genellikle yaptıkları gibi yaşamın bir veya iki sınırlı boyutuyla özdeşleşmek yerine bu yaşayan sürecin tümüyle özdeşleş­memize yardım eder.

– Astroloji, kişinin kendi varlığının ve doğasının gerçeğiyle bütünleşmesine yardımcı olur.

– Astroloji, bize aynı evrenin parçaları, aynı bütünün farklı belirtileri olduğumuzu gösterirken, aynı zamanda farklı, bireysel insanlar olarak birbirimizle ilişki kurmakta da yardımcı olur.

Sonuç olarak; astroloji bize açık bir şekilde, yaşayabileceğimiz en mutlu hayatın portresini çizer; bu iş için elimizdeki araçları ve bu araçları nasıl kullanabileceğimizi anlatır ve eğer kendimize bunun dışında bir yol çizersek hayatımızın nasıl bir şeye benzeyeceği hakkında bizi uyarır.

Bu bakış açısıyla bütün seçeneklerin bizim elimizde olduğunu, bir planet* veya burcun belli bir kaderi ifade etmediğini kabul etmeliyiz.

Mesajları dinleyebiliriz, yok saya­ biliriz. Bu bizim işimizdir. Ve Onu yok saymayı seçsek bile yaşamın kendisi er ya da geç aynı mesajı bize iletir.

Öyleyse niye astrolojiye ihtiyacımız var diye sorulabilir ? Bir İspanyol sözü şöyle der: “İnsan aynı taşa iki kere çarpan tek hayvandır” Bazen bu iki kereyi de aşabilir. Astrolojiyi doğru şekilde kullanır, mesajları dinlersek taşlara çarpmayız.

Zeliha ÇETİNKAYA

KAYNAKLAR:

-Doğu Bilgeliğine Giriş, Jorge Angel Livraga

-Astroloji, Psikolojive Dört Element – Stephen Arroyo – İlhan Yayınevi

-Astroloji Dersleri – Derleyen Ayşem Aksoy – Barış İlhan -İlhan Yayınevi

-İçinizdeki Gökyüzü – Steven Forrest – İlhan Yayınevi

DİPNOTLAR:

* Evren, universe: Bir’in dönüşü demektir.

* İlk, temel.

* Burçlar Kıışağıdır ve 30’ar derecelik 12  burçtan oluşmaktadır. Zodyak ‘yaşam çemberi” veya canlı varlıkların çemberi” anlamına gelen Yunanca bir sözcükten gelir. Güneş, ay ve planetlerin dünyanın çevresinde izledikleri yol.

* Zihnin girdiği ve deneyimlediği temel yaşam alanları, arenaları. Belirli bir anda (örneğin doğum) yerel ufkun 12’ye bölünmesi sonucu oluşan dilimlerden her biri.

* Sessizliğin Sesi: H.P.Blavats ky tarafından batı edebiyatına kazandırılmış Tibet ‘e ait çok eski bir metin.

* Zodyakta öngörülebilen bir şekilde hareket eden gök cismi, gezegen.Astrolojide Güneş ve Ay da planet olarak kabul edilirler.Planetler aklın algıladıklarını, gerçek yapısını temsil ederler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir