MUSİKİ’YE GENEL BAKIŞ

Musiki, etimolojik olarak latince “musica”dan gelmiştir. Musica, eski Yunan “mousike” veya “mousa” dan alınmıştır. Bazılarına göre ise, muse (melek) anlamından gelmektedir.

Eflatun’a göre müzik; ahenk ve ritim alanında sevgi olaylarının bilgisidir, bir dildir. Başka bir tanıma göre ise musiki, ölçülü sesler vasıtasıyla estetik bir tesir ve heyecan ortaya koyma sanatıdır.

Musikinin özü olan ses ve ölçü, Allah tarafından yaratılmış ve insan ruhuna yerleştirilmiştir. Bu duyguyu söküp atmak mümkün değildir. Bundan dolayı bütün dinlerde olduğu gibi, İslam dini ile musiki arasında da uygunluğun bulunacağı doğaldır. Ancak İslamiyet’te, musiki bazı çevrelerce yasak kabul edilmiştir. Yine de musiki için ayet ve hadislerde bir yasaklama yoktur.

Musiki İslamiyet’te önemli bir yere sahiptir ve musikinin hangi türünün günah olup olmadığı tartışma konusudur. Musikinin tasavvuf çevrelerinde iyi karşılandığı, hatta birçok tarikatın esasının musiki olduğu bilinmektedir. Buna karşılık fıkıhta, en müsamahakâr görüşler bile musikinin sadece bilinen bazı şekillerinin mubah oluşundan bahsetmektedir.

VII. yüzyılda Suriye ve İran’daki manastırlarda Yunan felsefi eserleri Süryanice yazılmaktaydı. Bu okullar teolojik çalışmalar yapıyordu ve okutulan konulardan biri de musikiydi. Arapçaya çevrilen eserler vasıtasıyla bu görüşler İslam dünyasına da girmişti. Bu tercümeler dolayısıyla İslam musikisini de etkilemişti. İslam musikisi; Farabi, İbn-i Sina, İhvan-ı Safa gibi düşünürlerin ve düşünce ekollerinin etkisiyle büyümüştür.

İslam açısından musikinin pek çok çeşidi olmuştur. Dini musiki, tasavvuf (semavcıl), hac musikisi, sevinç ve neşe zamanlarında musiki, aşk şarkıları ve türküleri, marşlar, mersiye, hamasi şiirler bunlardan bazılarıdır.

İslamiyet, insanı Allah’ı unutmaya götüren musikiyi yasaklamıştır, çünkü musiki ilahi varlığa ulaşmak için bir basamaktır. Gazali’ye göre sema, kalplerdeki gizli cevheri ortaya çıkarır, kalplere ancak sema ile nüfuz edilir. Bütün güzel nağmeler kalpten çıkar, kalbin iyilik ve kötülüklerini ortaya çıkarır. Özellikle Sufiler semaya önem vermişlerdir ve bazı Sufilere göre ruhun diriliğini semaya borçluyuzdur. Musiki, insan tabiatına heyecan katar. Manevi musiki geleceğin musikisidir. Musiki kalpten dinlenir ve dünyevi benliklerle dinlenmemesi gerekir. Ruh ile dinlenilirse huzura kavuşulur.

Musikinin en az diğer ilimler kadar önemi vardır. Bazı düşünürlere göre musiki, diğer ilimlerle eşdeğer ölçüdedir. Farabi musikiye astronomi, optik gibi ilimlerin arasında yer ayırmıştır. İbn Haldun gibi tanınmış bilginler, musikinin felsefi bir ilim olduğundan bahsetmişlerdir. İbn Haldun’a göre musiki, seslerin ve nağmelerin birbirlerine oranları ve bu oranları tayin eden, ölçme usullerini inceleyen bir ilimdir.

İhvan-ı Safa’ ya göre musiki, aslında meleklerin sesleri ve nağmeleridir. Melekler Allah’a durmadan teşbih ve takdis ederek ona secde ederler. Bu nağmeler, orada bazı nefislerin bulunduğu anlamına gelir. Melekler ve musiki ile ilgili bu görüş, musikinin babası sayılan Pythagoras’ın görüşüne benzemektedir. Dolayısıyla, İslam’daki musikinin açıklayıcılarından biri olan İhvan-ı Safa, hem Pythagoras’dan hem de Hermetizm’den etkilenmiştir. İbn-i Arabi de Hermetik doktrinleri tasavvufa sokmuştur, dolayısıyla Hermetizm’deki musikinin yerini incelemek yararlı olacaktır.

Tanrı’nın en büyük müzisyen olduğunu ve baştanbaşa kâinatta müzik yaptığını ileri sürerek, kozmik sürecin onun müziği olduğundan söz edilir. İnsanda ise ruh müzisyen, beden ise onun enstrümanıdır. Bu düşünceden İslam dünyası büyük ölçüde etkilenmiştir.

Pythagoras, musiki gamının iki ses arasındaki perde farklarının 1, 2, 3, 4 sayılarının oranları olarak aritmetiksel bir biçimde olduğunu düşünüyordu. Kozmosun uyumu oktavlardaki oranların uyumuyla da kendini gösteriyordu. Bu armoni musiki alanına uygulanmıştı. Ayrıca, tellerin ve bunların uzunluğu ile ilgili olarak musikide sayıların büyük önemi vardı. Çıkan sesler arasında bir ilişkinin olduğu düşüncesine sahipti ve bunu gezegenlere de uyguluyordu. Gezegenlerin sesleriyle birlikte bir uyum oluşturduğunu düşünüyordu.

Sufilere göre de musikinin babası Pythagoras’dı. Onlar Plotinus’tan da etkilenmişlerdi. Plotinus’a göre düşüncelerini armoni ve ritme yönelten bütün müzik, yukarı dünyada aklın ritmini düzenleyen şeye benziyordu.

İnsanların musiki dinlemeleri birtakım arayışlardan kaynaklanmaktadır. Musikide uyum, kozmosun yarattığı uyum gibidir.

Armoni ise makro kozmosun mikro kozmik haldeki görüntüsüdür.

İslam dünyasında musikinin öncülerinden El Kındi’ye göre, çalgı telleri evrenin dört tabiatı gibidir. Yedi tane ses, yedi gezegene karşılık gelir. Nağme ve ritimlerin özel çeşitleri belli psikolojik durumlarda kullanılabilir, bu şekilde hastalar tedavi edilebilir.

Serrac’a göre histeri hastalığı hoş namelerle tedavi edilir, bu şekilde hasta sağlığına kavuşur.

Farabi, musiki aletlerinin seslerinin hava titreşimleri sayesinde meydana geldiğini söylemektedir.

Kuşeyri,marifet sahiplerine göre sema, Allah’ın ruhlar nezdindeki bir lütfudur” demektedir.

Mevlana’ya göre musiki, âşıkların ruhları için bir gıdadır, çünkü onda sevgiliye vasıl olma ümidi ve onunla birleşme hayali vardır.

Bütün tarikatlar, semanın insanı Allah’a yaklaştıran ve yükselten bir özelliği bulunduğunu kabul etmişlerdir. Bu bakımdan Rufailik, Kadirilik, Halvetilik, Mevlevilik, Kübrevilik ve Nakşilik gibi tarikatlar arasında fark yoktur.

Mevlana, bu âlemdeki müzikal seslerin misal, ideler ve ruhani âlem gibi isimler verilen, öbür âlemdeki müzikal seslerin bir örneği olduğunu kabul etmiştir.

İhvan-ı Safa, musikiyi ilk bulan ve kullananların filozoflar olduğuna inanmaktadır.

Musiki, alışkanlıklar için en elverişli sanatlardandır. Şarkıdaki sesler ve musiki, insanların davranışlarında ve karakterlerinde etki yapar.

Hastalara şifa sağlamak için kullanılan musiki, develerin ve kervanların süratini artırmak için kullanılmıştır. Süt sağarken, hayvanları çiftleştirirken, bitkilerin büyümesini sağlarken, avcıların avını avlayabilmesi için, hayvanların su içmesini sağlamak için, bebekleri uyutmak için yararlanılan nağmeler vardır.

Ayrıca, sesler ve vücudun organları arasında bir oran mevcuttur. Musikinin insan ruhuna büyük etkisi vardır.

Örneğin, aynı masada oturan iki düşman bir melodi sayesinde birbirleriyle dost olabilirler. Bu yüzden musikinin nefisler üzerindeki tesiri büyüktür. Musiki, hükema hikmetiyle ortaya çıkmış, insanlar da ondan öğrenmişlerdir.  Nağmeler kalpleri yumuşatır, gözleri ağlatır, geçmiş günahlardan dolayı nefislere pişmanlık verir,  gizlerin samimiyetini ve vicdanların ıslahını gerçekleştirir. Bu, musikinin mabetlerde, dua ve namaz esnasında kullanılmasının sebebidir.

Musiki, savaş ve çarpışmalar için de kullanılır. Nefse cesaret ve atılganlık kazandırma özelliği vardır.

Udun tellerinin neden dört olduğu açıklanmıştır. Zir teli; ateş unsuruna denktir ve nağmesi onun şiddetine uymaktadır. Mesna teli; hava unsuruna denktir ve nağmesi havanın nem ve yumuşaklığına uygundur. Misles teli; su unsuruna denktir ve nağmesi suyun yaşlılık ve soğukluğuna uygundur. Bam teli; yer unsuruna denktir ve nağmesi yerin ağırlık ve kalınlığına uygundur. Zir nağmesi, safra salgısını güçlendirip kuvvet ve etkisini artırır, balgam salgısına zıttır ve yumuşatır. Mesna nağmesi, kan salgısını güçlendirip kuvvet ve tesirini artırır. Sevda salgısına zıttır, şiddetini kırar. Bam nağmesi, sevda salgısını güçlendirir, kuvvet ve tesirini artırır. Kan salgısının zıttıdır. Bu nağmeler bir araya getirilince hastanın acısı hafifler. Ateş cevheri şeffaflıkta hava cevherinin, hava cevheri su cevherinin, su cevheri yer cevherinin 1+1/ 3 mislidir. Buna göre udun her telinin kalınlığı, bir öncekinin 1 + 1/3 mislidir. Tellerin nağmelerinde 1/8 oranı kullanılmasının sebebi, diğerlerinin hepsinin ondan türemiş olmasıdır, çünkü sekiz ilk küp sayıdır. Küpte denge vardır. Bu şeklin boyu, eni, derinliği birbirine eşittir.

Musiki konusundaki risalelerin amacı, bütün dünyanın aritmetik, geometrik ve müziksel ilişkilerle bir ahenk içinde olduğunu göstermektir. Böylece evrensel ahengin gerçekliği görülür.

“Çok insan anlayamaz eski musikimizden ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden… ”

(Yahya Kemal’in Eski Musiki” adlı şiirinden)

Mine GÜVENER – Elvan ULUTAŞ

Kaynaklar:

Doç. Dr. Süleyman Uludağ. İslam Açısından Musiki ve Sema

Yalçın Çetinkaya. İhvan-ı Safa ‘da Müzik Düşüncesi

Seyyid Hüseyin Nasr. İslam Kozmoloji Öğretilerine Giriş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir