ÖZGÜRLÜK NEDİR?
Hepimiz özgür olmak istiyoruz ama bu özgürlüğün gerçekten de ne olduğunu, onu nerede bulacağımızı ve nasıl arayacağımızı biliyor muyuz?
Özgürlük zamanımızın modaları ve eğilimleri ile şekillendirilmiş ve gerçek anlamından çok uzaklaşmış durumdadır. Günümüz toplumlarında ve bireylerinde hâkim olan güç tüketim arzusudur ve günümüzde özgürlük kavramı tüketim arzusu tarafından şekillendirilmiştir. Bugün özgürlük daha çok tüketmek ve daha çok şeye sahip olmak ile ilişkilendirilir.
Özgür olmadığımızın en açık işareti acı çekmektir, ne zaman özgürlük azalır; o zaman acı artar. Bu tüm canlılar için geçerlidir. Hapis edilmiş bir hayvanı gözlerseniz ne kadar gergin ve kaygılı olduğunu ve ıstırap çektiğini görebilirsiniz. Özellikle uzun süredir hayvanat bahçelerinde hapsedilmiş hayvanlara baktığımızda bu özgürlük eksikliğinin sonuçlarını daha açık görürüz: hayvanlar psikolojik sağlıklarını yitirmişler ve bir hayvan kalıntısına dönmüştürler, kendi doğalarından uzaklaşmış sürekli bir ıstırap içindedirler. Aynısı insan için de geçerlidir. İnsanın içinde bulunduğu kafesler ve zincirleri çok daha karmaşık ve görünmez olanlardır. Uzun bir süredir özgürlüğünden yoksun bir insan ışıltısını yitirmiş bir insan kalıntısına dönüşür, bunu ışığını yitirmiş gözlerinde görebilirsiniz.
Özgürlüğü olmayan insan sadece dışarıdan gelen uyarılara göre hareket eden bir robot gibidir, çevrenin ve koşulların yönettiği biri olmuştur.
Dış olarak özgür gözüken bir insan iç olarak özgürlükten yoksun olabilir. İç olarak özgür olan insan dış olarak özgürlükten yoksun olsa bile hâlâ özgürdür. Özgürlüğü daha iyi anlayabilmek için zihinsel özgürlükten konuşmamız gerekir.
Özgürlük iç yani zihinsel bir durumdur. Özgür bir zihin gökyüzü gibi uçsuz bucaksızdır, her şeyi kucaklar ve her yere gidebilir. Tutsak bir zihnin dünyası ise dört duvar arasıdır, ufku göremez, göğü göremez, enginliği tadamaz, hayatın ve insanların çeşitliliğini ve farklılıklarını kavrayamaz ve bundan tat alamaz.
İç özgürlük yitirildikçe saldırganlık ve şiddetin arttığını gözleriz çünkü kişi dış koşullara ve dünyaya daha bağımlıdır ve kendi kontrolü dışında olan koşulların değişmesi ona sürekli acı verir.
Özgürlüğün ne olduğunu anlamanın en iyi yolu, özgürlüğün engellerini tanımakla olacaktır. Nedir özgürlüğümüzü engelleyen unsurlar? Bunlar zihinsel engellerdir: ön yargılar, korkular, yanlış görüşler, bağımlılıklar, arzular, öfke, kıskançlık gibi yıkıcı duygular, batıl inançlar vb. Özgürlüğümüzü nasıl engellediklerini anlamak için bu engelleri daha iyi araştırmalı ve tanımalıyız.
Ön Yargılar: ön yargılı bir zihin şartlanmış bir zihindir ve hayatın her türlü çeşitliliğine karşıdır. Bu zihin, anlamak yerine yargılamaktan hoşlanır ve kendine benzemeyenleri zorlayarak kendine benzetmeye çalışır. Diğer bir etnik gruba karşı ön yargı ırkçılığa, diğer cinsiyete karşı ön yargı cinsiyet ayrımcılığına kadar gidebilir. Ön yargılar insan zihninin etrafına duvarlar örer, zihnin değişimini, gelişmesini ve genişlemesini engeller.
Korkular: Korkular iç özgürlüğün en büyük düşmanlarıdır. Kaybetme korkusu, diğerlerinin onayını yitirme korkusu, gelecek korkusu, ölüm korkusu bunlardan sadece birkaç tanesidir ve bunlar var olduğunda artık özgürlükten bahsetme mümkün olamaz. Korkuya köle olmuş bir zihin, korkunun yarattığı karanlık içinde artık hiç bir şeyi açıkça göremez ve doğru kararlar alamaz. Korkularımızı keşfetmeden ve onların köklerini bulup yok etmeden yani korkularımızdan kurtulmadan özgür olamayız.
Öfke: Öfkenin hâkim olduğu bir zihin, özgürlüğünü tamamen yitirmiştir. Bu zihin sadece öfke tarafından yönetilir ve düşünme ve anlama kapasitelerini yitirir. Öfkeli bir zihinle iletişim tamamen kopar çünkü onun için tek bir gerçek kalmıştır o da öfkesini tatmin etmek. Özgür zihni gökyüzü ile eşleştirdiğimizde öfkeli zihni daracık bir kafesle hayal etmek doğru olacaktır.
Yanlış Görüşler: Hayatın sorularını derin bir şekilde araştırmak ve anlamak yerine sağdan soldan duyduğumuz kanılara göre dünya görüşlerimizi oluştururuz. Ne olduğunu bilmediğimiz bu görüşler tekrarlandıkça güçlenir ve hayatımızı yönetmeye başlar. Bunlar zihnin etrafında yeni duvarlara dönüşür çünkü onların dışındaki görüşlere var olma imkânı vermezler. Mesela; maddi zenginliğin özgürlük getireceği yanlış görüşü gibi. Özgür olabilmek için tüm bir hayatı daha zengin olmak adına harcayabiliriz ve sonunda zengin olabiliriz ama özgür değil! Hangi kuş altın bir kafesi göklere tercih edecektir! Yanlış görüşler üzerine kurulu bir hayat istediğimiz sonuçları elde edemeyeceğimiz için hüsranla sonuçlanır.
Kıskançlık: Kıskanç zihin ne kadar çok acı çeker! Sürekli kendini diğerleri ile karşılaştıran ve onlar ile yarış içinde olan biri için hayatında özgürlüğün pek önceliği yoktur. Önemli olan bir yarış içinde olmaktır ve başkalarının malları, sıfatları, işleri, nitelikleri her zaman kıskançlık nedenidir. Zihin artık başka bir yıkıcı gücün kölesi olmuştur.
Arzu ve Bağımlılıklar: Arzu bağımlılığı yaratandır. Bir şey sürekli arzulandığında bağımlılığa dönüşür yani arzu güçlenir ve zihni yönetmeye başlar. Bağımlılıklar zihni bağlayan ipler gibidir. Bir ipe bağlanan zihin, ip her çekildiğinde veya gerildiğinde acı duyacaktır yani bağımlı olduğu şeye ulaşamadığında, ulaşıp onu kaybetme korkusu ile yaşamaya başladığında ve ulaşıp onu kaybettiğinde acı çekecektir.
Alışkanlıklar: Zihin alıştığı şeyleri bırakmak istemez çünkü bu şekli ile devam etmek kolaydır ve çaba gerektirmez ancak alışkanlıklar özgürlüğün diğer bir düşmanıdır, özellikle zihinsel alışkanlıklar. Eğer hep aynı şekilde düşünüyorsak ve aynı fikirlerle yetiniyorsak, yeni şeyler öğrenmek için çaba göstermiyorsak zihnimizi nasıl değiştirebilir ve geliştirebiliriz? Alışkanlıkların kölesi bir zihin kemikleşmiş ve katılaşmış bir zihindir. Özgür bir zihin ise plastik özelliği olan yani sürekli değişime ve büyümeye açık bir zihindir.
Özgürlüğümüz ne kadar artarsa o kadar bağımsız hâle geliriz. Yani zihnimizi bağlayan ipleri artık yavaş yavaş kesmeye başlamış oluruz. Bu bağımsızlık, etrafımızdaki şartlardan toplumda hâkim olan ön yargı ve korkulardan bağımsız olmaya kadar dışsal ve içsel tüm alanları kapsar. Yani içinde yaşadığımız toplum ırkçı olmaya, batıl inançları artmaya veya arzularının peşinde koşan gözü kör birine dönüşmeye başladığında özgür bir insan bunlara direnebilecek ve kendi değerlerini koruyabilecek güce sahip olabilecektir.
Özgürlük eksikliğinin bir işareti de seçeneklerin azalmasıdır. Köle olan bir zihnin karar verme aşamasındaki seçenekleri sınırlıdır ama özgür bir zihin daha çok seçenekleri görebilecek ve seçebilecek yani sonunda özgürlüğünün tadını çıkaracaktır. Örneğin ailesinin isteklerine köle olmuş birisi onların istediği mesleği seçecek, onların istediği kişiyle evlenecek, onların istediği bir hayatı yaşayacaktır. Ancak özgür bir zihin, ailesinden gelen isteklerin dışında başka seçenekler olabileceğini de görebilecek ve kendi hayatını belirleme gücüne sahip olabilecektir. Kısacası seçim özgürlüğü ancak özgür zihinler için geçerlidir. Köle olan zihinlerin dışarıdan birçok seçenekleri varmış gibi gözükse de diğer seçenekleri göremediklerinden seçenekleri sınırlı olacaktır.
İç özgürlükten yoksun olan bir insan dış şartlara daha bağımlı olur. Koşulların değişmesi, beklenmedik fiziksel zorluklar bu kişileri hemen öfkelendirir ve saldırgan hâle getirir çünkü dış dünyaya çok bağımlı olduklarından zihinsel sakinliklerini ve huzurlarını kolayca kaybederler.
Zihinsel köleliğin bir başka şekli de kavramlar okyanusunda boğulan zihindir. Yani bilgi oburluğu gibi sadece tüketen ama seçici olmayan bir zihindir kastettiğimiz. Zihnini kavramlarla dolduran ve bunları sadece yüzeysel olarak bilen ancak gerçek anlamda bilmeyen bir zihin. Bu durum, kavramlara köleliği yaratır. Zihin kavramlara dayanarak düşündüğüne göre yüzeysel kavramlar yanlış görüşleri ve düşünme şekillerini yani bağnazlığı ortaya çıkaracaktır. Bu bağnazlık bir öğretiyi, ahlaki görüşü veya dini şekilsel ve yüzeysel olarak takip eden insanlarda görülebilir. Fikirler anlaşılıp tecrübe edildiğinde, hayatın bir parçası yapıldığında bilgeliğe, aksi hâlde zihinsel bir zincire dönüşür.
Özgürlük hediye edilemez, parayla satın alınamaz, doğuştan sahip olunamaz ancak kişinin kendi çaba ve gayretleriyle yavaş yavaş elde edilebilir. Her birimiz kendi ellerimizle ve zihnimizle özgürlüğümüz için çalışmak zorundayız.
Özgürlüğün zirvesi yaşam ölüm döngüsünden kurtulmak yani ölümün ötesine geçmektir. Doğu öğretilerine göre yaşama gelişimizin asıl nedeni, yarattığımız maddeye köle olmuş olan zihindir. Neden olduğumuz birçok arzular, korkular, öfkeler tezahür etmek için bizi tekrar yaşama sürükler. Yeni yaşamda bu, korkuları, arzuları ve öfkeleri daha da çoğaltır ve güçlendiririz yani onlara daha fazla köle olan bir zihni yaratırız ve onun gücü altında sürekli acı çekeriz. Bu süreci fark edip durdurmaya ve değiştirmeye çalışıncaya kadar köleliğimiz devam edecektir. Bu nedenle paha biçilmez öğüt olarak ‘Kendini Tanı!’ bizim başlangıç noktamız olmalıdır. Ancak köleliğini fark eden birisi ona karşı mücadele edecektir ve özgürlüğü aramak için yola çıkacaktır.
Güner Örücü
Baya iyi anlatıyor