UYUŞTURUCU MADDE BAĞIMLILIĞI

Giderek büyüyen bir tehlike ile karşı karşıyayız; uyuşturucu madde bağımlılığı.

Batı ülkelerinde oldukça yaygın olmakla beraber, ülkemizde de son yıllarda dikkat çekici boyutlara geldi.

İnsanoğlunun bu maddeleri kullanımı ve tanıması yeni değil. Eski uygarlıklarda Mısırlılar, Yunanlar, Romalılar ve İranlılar bu maddelerin niteliklerini, etki ve şekillerini tespit etmiş, ağrı ve sızıların dindirilmesinde bu maddelerden faydalanmışlardır. Örneğin MÖ 1550 yıllarında yazılmış papirüslerde; ağrı, sızı dindirici ve uyuşturucu bir madde olan afyondan bahsedilir. Yunanlar bu madde hakkındaki bilgileri Mısırlılardan öğrenmişlerdir.

Homeros eserlerinde, afyonun ağrı ve sızı giderici etkisinden bahseder. Hipokrat bu maddeden hangi hastalıklarda, nasıl faydalandığından bahseder. Ölüme mahkûm edilen ünlü filozof Sokrates’in, mahkûmiyeti nedeni ile içtiği baldıran otu içerisinde afyon bulunduğu söylenir. Platon; “Uyuşturucuların etkisi altında insan cinnet geçirecek deliliğe veya Tibet dağlarının muammasına bürünebilir, hayvanlarda olduğu gibi zevk düşkünlüğü insanların da amacıdır” demiştir.

XII. yüzyıl Çin hekimlerinden Lin-pung, haşhaş sütünden pasta şeklinde yapılmış bir ilaçtan söz etmiştir. Bu ilaç, XV. yüzyıla kadar hemoroide (basur) karşı kullanılmıştır. Hekim; bu pastaların fazla yenmemesi gerektiğini tavsiye ederken, bunun insanı bıçak gibi öldürdüğünü eklemeyi de unutmamıştır. Sümerlerdeki tabletlerde, bu maddelerden zevk bitkisi olarak söz edilmiştir.

Bu grup maddelerin, keyif verici olarak kullanımı ve kötüye kullanımı da yeni bir şey değildir. Ancak hiçbir zaman günümüzdeki boyutlara da ulaşmamıştır.

Çeşitli ülkeler bu maddeleri kolonilere taşımış, yayılma ve bağımlılık başladıktan sonra bu maddelerin ticareti başlamıştır. Zamanla insanlar, afyondan morfini ve ondan da eroin adı verilen oldukça güçlü ve hızla bağımlılık yapan, bir madde elde etmişlerdir. Daha sonra bu grup maddelere yenileri de eklenmiştir (uyuşturucular, uyarıcılar, hayal gördürücüler gibi). Genel olarak bu maddeleri şu şekilde sınıflandırabiliriz:

 a) Opium türevleri

*Opium, morfin, eroin, kodein

* Sentetik opium benzerleri (metadon, petidin vs.)

b) Sakinleştiriciler

*Alkol

*Uyku vericiler (barbitüratlar, kloralhidrat)

*Diazem, klordiazepoksit, meprobomat vs. sıkıntı gidericiler

c) Uyarıcılar

*Sentetik uyarıcılar amfetamin, deksamfetamin

*Kokain

d) Kannabis (esrar)

e) Halüsinojen etki yapanlar (hayal gördürücüler)

*LSD, meskolin PCP (fensiklidin)

f) Uçucular

*Sıvı yapıştırıcılar, toluen, kerosen, petrol

g) Diğer maddeler: Tütün, koka yaprakları vs.

Tüm bu maddelerin ortak etkisi, insan organizmasının fonksiyonlarını, algı gücünü, ruhsal durumunu, bilincini, kişinin sosyal faaliyetlerini etkileyerek önce kendisine sonra da topluma yabancılaşmasına neden olmaktır.

Bağımlılık nedir?

Kişinin bir maddeyi belli bir süre ve düzenli olarak kullandıktan sonra, dışarıdan bir yardım olmadan bırakmasının zor, hatta imkânsız olması haline bağımlılık diyoruz. İki çeşit bağımlılık söz konusudur:

1) Fiziksel bağımlılık

2) Psikolojik bağımlılık

Fiziksel bağımlılıkta, kişi bu maddeyi almadığında çeşitli bedensel rahatsızlıklardan şikâyetçi olur. Örneğin adale ağrıları, karın krampları, kusma, göz yaşarması, burun akıntısı vs.

Psikolojik bağımlılıkta, bedensel şikâyetler şeklinde yansıyabilmekle beraber, duygusal bedenden kaynaklanan ve daha zor baş edilebilen şikâyetler görülür. Örneğin o maddeyi almak için büyük bir istek, huzursuzluk, ruhsal çöküntü, uykusuzluk vs.

Bağımlılık söz konusu olduğunda her ikisi de tedavi edilmelidir. Daha zor olanı psikolojik bağımlılıktır, çünkü psişenin bağımlılığı etkili ve güçlüdür. Hatta fiziksel bağımlılığın da nedeni olduğunu söyleyebiliriz.

Uyuşturucu ve uyarıcı maddeler birçok hastalık nedeni olmaktadır. Fiziksel bedende deri, solunum sistemi, üriner sistem enfeksiyonları, mide hastalıkları yapmakta, ayrıca kişinin dikkati ve algıları bozulduğu için birçok kazaya neden olmaktadır. Kan ile bulaşan hastalıkların yayılmasında da baş etkendir. Çağımızın vebası diye adlandırılan AIDS hastalığı, en çok uyuşturucu kullananlar arasında yaygındır. Bunun sebebi ortak enjektör kullanımıdır.

Bu maddeleri vücuda alış şekline göre; midede, boğazda, burun dokularında şişme, akciğer dokusunda ve damarlarda tahribat yapmaktadır.

Psikolojik olarak duygulanım bozuklukları, hafıza bozuklukları, sinirlilik, huzursuzluk, sosyal ilişkilerden kaçınma, suça eğilim gibi sorunlar yaratmaktadır. Bütün bunlar, kişiyi toplumsal ve ahlaksal değer yargılarından uzaklaştırmaktadır ki bu da suça eğilim oranını artırmaktadır.

Bağımlı kişinin hayatı, bir süre sonra o maddeyi içmek-temin etmek-içmek arasında geçen bir kısır döngü haline gelmektedir. Maddi kaynakları tükenen bağımlı, bir süre sonra illegal yollara başvurur. Böylece kişi ve toplum için yeni ve başka sorunlar var olmaya başlar.

Uyuşturucu madde bağımlılığının arttığını ve gelecekte de artacağı gerçeğini biliyoruz. Bu gerçek her bireyi ve toplumun bütününü ilgilendiren bir gerçektir. Geniş bir perspektifle baktığımızda görüyoruz ki bu tür maddelerin kullanımı en çok toplumsal kriz anlarında artmaktadır. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya’da sosyal hayatın bozulması, psikolojik depresyon, moral bozukluğu, ekonomik çöküş ile beraber bağımlıların sayısında hızlı bir artış olmuştur.

Bu olay bize bağımlılık nedenleri ile ilgili bir fikir vermektedir.

Toplumsal düzensizlik insanların hayatlarında da düzensizliğe neden olmaktadır.

Çözüm için yapılabilecek şeylerden biri, insanların iç ve dış olarak sağlıklı, düzenli ve bilinçli olmalarını sağlamak olacaktır. Bu amaçla kişilerin eğitiminde; gençlerin yeteneklerini, eğilimlerini göz önünde bulundurarak, onların topluma faydalı bireyler olmalarına çalışılmalıdır. Eğitim bu konuda en önemli unsurdur. Bu eğitim, kişiyi kendisine ve topluma yaklaştıran bir eğitim olmalıdır.

Ayrıca, uyuşturucu maddeler ve onlara bağımlılık konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Bu konuda uzman kişilerden daha fazla yardım alınmalıdır.

Başka bir önlem ise, genç insanların boş zamanlarını iyi bir şekilde değerlendirmelerini sağlamaktır. Onlara bu zamanlarda etkin ve kendilerini gerçekleştirebilecekleri faaliyetler sunabilmelidir, çünkü genç kişi boşluk hissi içinde olduğunda, bu histen kurtulmak için veya bu boşluğu doldurabileceğini zannettiği için, yanlış şeylere başvurabilir.

Hukuki cezalar ve güvenlik önlemlerinin artırılması etkili olabilir, fakat temel çözüm insanın insanla olan ilişkileri olduğunda, alınacak bu tür önlemler sınırlı kalacaktır. İyi bir eğitimle insanları kendilerine yaklaştırmak, enerjilerini doğru yerlere kanalize etmelerini sağlamak; onların sevgi, saygı ve hoşgörü içinde yaşamaları için çalışmak, en onurlu, en gerekli ve etkili çözümdür.

Görsel: sobergrid.com

Dr. Harika TERCAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir