DSÖ sağlığı, biyopsikososyal yönden “tam iyilik hâli” olarak tanımlar.

Hastalık, fiziksel, psikolojik ve sosyal fonksiyonlarda geçici/kalıcı kayıplara bağlı olarak uyumda bozulma olarak ifade edilebilir.

Yani sağlık, insan varlığının tüm planlarındaki uyum ve denge hâlidir. Uyum ve dengede bozulma olduysa hastalık durumundan bahsedebiliriz.

Sağlıklı olmayı istemek doğaldır ve bu söylemlerimize de yansır; sağlık olsun, her şeyin başı sağlık…

Bunun aksine hastalığın ölüme yol açtığını ve bu nedenle bundan kaçınmamız gerektiğini savunabiliriz.  Ancak yaşam da bir şekilde ölüme yol açar. Acaba ölüm bir hastalık mı yoksa varlığın başka alanlardaki sağlık hâli mi?  Düşünelim.

Uyum ve dengede bozulma yani “hastalık” durumlarının önce bilinç düzeyinde sonra bedende bozulduğu bilinmektedir. Yani önce zihin, bilinç durumumuz hastalanır ve çeşitli belirtiler şeklinde deneyimlenir.

Hastalık belirtileri, dikkati, ilgiyi kendine çeken uyaranlardır, sembolik bir dil gibidir. Aslında hastalık, kişinin bilincinde bir şeylerin yolunda gitmediğini ve uyumun bozulduğunu işaret eden bir durumdur.

Bu nedenle hastalık belirtilerini görünmez kılmakla iyileşme sağlanamaz, sadece bir süre için rahatlama sağlanabilir.

Dahlke’nin de ifade ettiği gibi hastalık, iyileşmeye giden yoldur. Sağlığa doğru yol almak için, bu belirtilerin dilini ve işaret ettikleri yolu anlamak gereklidir.

Dr. Edward Bach, hastalıkların temel nedenlerinin; kibir, bencillik, cehalet, nefret, atalet ve açgözlülük gibi durumlar olduğunu ifade etmiştir. Bu nedenleri değerlendirirsek Dr. Bach’ın hiç de haksız olmadığını görürüz. Bu nedenlerin insandaki uyum ve dengeyi bozduğunu ve bu bozulmanın zihinsel, psikolojik ve fiziksel boyutlarının bir şekilde deneyimlendiği açıktır.

İnsanın yapısı; anatomi ve fizyolojimizi oluşturan fizik beden, yaşamsallığımızı sağlayan enerji, tüm duygu ve içgüdülerimizden oluşan duygular,  düşünce süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası olan akıldan oluşur.

Fizik bedenimiz, evrimsel olarak kendi içinde en mükemmel, deneyimli olanı ve hakkında en fazla bilgi sahibi olduğumuz kısmımızdır. Ancak insan fizikten ibaret değildir. İnsan varlığı, içinde evrensel bir düzen taşır. O yüzden öğretilerde insanın bir mikro kozmoz olduğundan bahsedilir.

Halil Cibran şöyle der;

“Tüm evren, senin içindedir ve sende olan her şey evrende de vardır.”

Sokrates de “Kendini tanırsan evreni tanırsın” der. Bu söylemlerden şunu anlıyoruz; insan evrensel yasaları içinde taşır.

Sağlık konusunda tekrar dönecek olursak; sağlık bir bütündür ve insanın az önce söz ettiğim tüm boyutlarının sağlığından bahsetmek gerekmektedir; fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal.

Son zamanlarda yaşadığımız salgın sadece fiziksel sağlığımızı etkilemedi. Duygularımız, zihinsel süreçlerimiz ve yaşantılarımız da etkilendi. Yani sağlığın etkilendiği çok boyutlu sorunlarla baş etmek durumundayız.

Aslında herkes kendi yarattığı atmosferin bir parçasıdır; bu kaçınılmazdır. Bu nedenle acı çeker ya da acılarla baş etmesini bilir ya da öğrenir. İnsanın acı çekmesinin nedeni; korkular, kaybetmeyi istememek, onaylanma isteği gibi nedenler olabilir. Çoğunlukla da uyum ve dengeyi bozan fikirlerin farkında olmak gerekiyor.

Örneğin; “her şey benim başıma geliyor”, “bu durum çözülmez”, “hep böyle zaten” gibi düşünce formları bizi belli kalıplara sıkıştırır ve çıkış yolu bulmakta zorlanırız.

Sağlıklı düşünmemizi engelleyebilecek bir başka durum da; sonuç odaklı olmak ya da değiştiremeyeceğimiz durumlarla ilgili düşünce, duygu ve davranış biçimlerimizdir.

Peki, ne yapmalı? Evet, bir şey yapmalı değil mi?

Kendine ne olup bittiğini sormak, gidişatı fark etmek açısından, doğru sorular sormak da doğru yanıtları bulabilmek için önemlidir. Bunun aksine bir durum, bizi uyum ve denge noktasından çıkarır.

Güncel salgın durumu için ki bunu özellikle vurgulamak istiyorum: iyileşme gücümüzü fark etmeye ihtiyacımız var. Şunu demek istiyorum; Covid19 enfeksiyonuna yakalanan insanların büyük çoğunluğu iyileşiyor. Bunu iyi anlamak lazım; vücudun iyileştirme mekanizmaları inanılmazdır; bağışıklık sistemi, ağrı ya da travmayı iyileştirme mekanizması muhteşemdir.

Peki, sağlığı korumak için başka çözüm ne?

  • Kendini tanımak; fikir ve duygularını tanımak, potansiyel iç güçlerimizi; erdemlerimizi, yapabilirliklerimizi fark etmek ve hatırlamak; Zihinsel sağlık için olumlu imajinasyon, çünkü hayal ettiklerimiz gerçekleşir.
  • Esas olan sağlık fikrine sahip olup bu sağlık hâlini bulaştırmak.
  • Saflaştırıcı fikirlerle temas etmek, zihni berrak tutmak, bilincini yükseltmek… Çünkü nasıl düşünürsek öyle davranırız.
  • Sağlam fikirlerle kendini güçlendirmek; felsefi öğretiler ve bilimsel kanıtlarla mümkün olabilir, bu bize netlik katar. Bilim, Felsefe ve sanat, gerçeği görmemizi sağlar, bilincimizi yükseltmek için önemli araçlarımızdır. Bundan sonra söyleyeceklerimin birçoğu bunlarla ilişkilidir. Örneğin müzik dinleyebiliriz, bilincini yükselten müzikler. Yani üzgünsen neşelendirecek müzikler, panik durumunda isen daha sakinleştirici müzikler.
  • Şunu bilmek lazım; bunu ilk kez ben/biz yaşamıyoruz ve defalarca buna benzer şeyler yaşandı, biz de yaşayıp aşacağız.
  • Bu durum, hayatın anlamını keşfetmek ve bu anlamı yaşamaya çalışmakla ilişkilidir. “Ben neden varım?” konusunu sorgula. Seni harekete geçiren, hayat amacına yönelik fikirlerle işbirliği yap, böylece korkmazsın.
  • Bununla birlikte erdemlerini geliştirmek için çabala; iyilik, güzellik, ölçülülük ve adaleti ortaya çıkarmak için. Sağlık bunlarla ilişkilidir aslında; iyilik, güzellik, ölçülülükle kendi adaletimiz sağlamakla Dr. Bach’ın bahsettiği hastalık nedenlerini ortadan kaldırabiliriz.
  • Doğa yasalarını gözlemle, insanın doğasını anla; o sana sağlığın, denge ve uyumun yanıtını verecektir.
  • Duygularını yönet; kötüyü adaletle yönet, daha sevgi ve aşk dolu ol. Sevgiyi sürekli kılmak, sağlığın değişkenleri arasındaki teması sağlar.
  • İletişimde Zen Bilgeliği kitabında belirtildiği gibi dışsal nedenlere bağlı olmadan kendi sorumluluk alanımızda bulunmayı öğrenmemiz gerekiyor yani onun yüzünden, bunun yüzünden gibi fikirlerden özgürleşmek gerekmektedir. Çoğu zaman kendi algılarımızdan dolayı dengemiz bozulmaktadır.

Sağlık, zıtlıkları uyumlaştırmaktır. Karşıtlıkları uyuma dönüştürmek; dengesizliği yeniden dengeye ve uyuma taşımaktır.

Sağlık için daha somut öneriler vermek gerekirse;

  • Hijyen/temizlik; salgından dolayı listenin en başına yerleşmiş bulunmaktadır. Su ve sabunla el yıkama günlük rutinimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Buna her zaman uymamız gerekiyor sadece salgınlarda değil; belki de hijyen kurallarına uymamak salgınların nedenlerindendir, tarih bize bunu anlatıyor.

Yeme içme konusunda neler söyleyebiliriz, çoğumuzun evlerde olduğu bugünlerde;

  • Yeme içme konusunda da bir denge yakalamamız gerekmektedir; hareket durumuna uygun yiyecekler; karbonhidrat, yağ, şeker ve rafine yiyecekleri daha az tüketmek, mevsimine uygun sebze meyve, özellikle renkli sebze, meyveler; havuç, pancar, yeşil sebzeler almak, doğal kefir, yoğurt bağırsak sağlığımız için önemli. Su içmek ama kontrolsüz değil kilogram başına 40ml/günde tüketmek yeterli olacaktır.
  • Etkin nefes almak; burundan nefes alıp karnımızı şişirerek ve yavaş yavaş vererek nefes farkındalığını arttırmamız gerekmektedir. En önemlisi de doğru duruş ve nefes, iyilik halini sağlamak ve korumak için muhteşem yollardan biri.
  • Günlük hareket düzeyimizin bile sınırlandığı bu dönemde düzenli egzersiz kas, iskelet sağlığı ve vücut fonksiyonların normal işleyişi açısından çok önemli. Her gün ya da haftada 3-4 gün 30-40 dakikalık egzersiz yapmak, fizik, enerji, duygu ve zihinsel düğümlerimizi aşmak için iyi bir fırsat olacaktır.
  • Meşguliyetler bulmak; yapboz, mandala, günlük tutmak, yazı/şiir yazmak, film izlemek, okumak isteyip de okuyamadığımız kitapları okumak gibi.
  • İyi dinlenmek; sosyal medya ve haberlerden uzak kalma diyeti uygulamak, bu duyarsızlık değil, bilgiye ulaşılabilirliği yönetmektir.

Sonuç olarak sağlıklı olma durumunu, zihinsel sağlığımızdan başlayarak fiziksel sağlığımıza kadar çoğu zaman kendimizin yönetmesi mümkündür. Önce sağlıklı olmayı sağlamak ve korumak gereklidir.

“Mükemmel uyum,  varlığın ya da insanın evrensel yasalara uygun ve doğal bir şekilde akmasıdır.”

Unutma, Güneş, her koşulda doğar.

Nazım Hikmet’in şiirini birçoğunuz hatırlayacak; bir bölümü şöyle

“Hastalar! Dostlarım!

İyileşeceksiniz!

Dinecek bu acılar.

Bitecek bütün sıkıntılar.

İnanın bana!

Gün gelecek, unutacaksınız bile…

Belki bir dost meclisinde,

Belki de bir hasta ziyaretinde anımsayacaksınız sadece.

Ve anlatacaksınız örnek olsun diye, umut doğsun diye.”

Neyzen Tevfik de ne demiş; o da geçer. Bu da geçecek.

Bilgelik ve Felsefe adına “sağlık” diliyorum.

ADALET KUTLU

Yaşamın Renkleri Videosunu İzlemek İçin:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir