ZOR ZAMANLARDAKİ GENÇ AKTİVİSTE MEKTUP
Arkadaşlarım… Cesaretinizi yitirmeyin. Bu zamanlar için yaratıldık.
Bunu son zamanlarda derinden ve yerinde bir şekilde şaşkına dönmüş birçok insandan duydum. Şu anda dünyamızda olan biten şeylerden endişe duymaktalar. Doğrudur; günümüzde kültürümüzde iyi olarak addedilen birçok şeye katlanmak için cesarete sahip olunmalıdır. Ruhun en değerli ve yeri doldurulamaz bulduklarına karşı utanç verici kayıtsızlık ve ahlaki fikirlerin yozlaşması, bazı geniş sosyal mecralarda “yeni normal”, haftanın groteskliği hâline gelmiştir. Günümüzdeki korkunç meselelerden hangisinin insanların dünyalarını ve inançlarını daha çok sarstığını söylemek zordur. Devrimiz, neredeyse her gün ağızları açık bırakan şaşkınlığın ve en çok medeni ve öngörülü insanlar için önem taşıyan meselelere itibarsızlaşılmasına karşı duyulan, genellikle haklı öfkenin devridir.
… Değerlendirmelerinizde haklısınız. Çocuklara, yaşlılara, sıradan insanlara, yoksullara, savunmasızlara, çaresizlere karşı yapılan oldukça çirkin davranışları desteklerken bazılarının arzuladığı ihtişam ve gurur nefes kesicidir. Ancak… Bu zor zamanlara hayıflanarak ruhunuzu harcayıp kurutmamanızı tavsiye ve rica ederim. Bilhassa bu gibi zamanlar için yaratıldığımızdan ötürü umudunuzu kaybetmeyin. Evet. Yıllardır öğreniyor, pratik yapıyor, eğitiliyor ve yalnızca tam da bu savaş alanında buluşmak için bekliyoruz. Kuşkusuz dört gözle beklediğimiz liderler olduğumuzu ve çocukluğumuzdan beri tam olarak bu zaman için yetiştirildiğimizi ne kadar söylesem azdır.
…Büyük göllerde büyüdüm ve denizlere layık bir gemi gördüğümde tek bakışta anlayabilirim. Uyandırılmış ruhlara gelince, sularda dünya çapında şimdilerde olduğundan daha sağlam gemiler hiç olmamıştı. İnsanlık tarihinde daha önce hiç olmadığı kadar baştan aşağı hazırlıklı ve birbirlerine sinyal gönderebilir durumdalar. Bir süreliğine ellerinizi tutmak ve bu zamanlar için çok iyi inşa edildiğimiz konusunda sizleri temin etmek istiyorum. Kuşkularınıza, şu anda değişmesi gereken her şeyi düzeltirken yaşadığınız hüsranlarınıza ve hatta yönünüzü tamamen kaybetme hissine rağmen çaresiz ve yalnız değilsiniz. Pruvadan önünüzdeki açıklığa bakın; sularda sizinle birlikte olan erdemli ruhlara ait milyonlarca gemi var. Bunun böyle olduğunu her zaman iliklerinize kadar biliyordunuz. Yelkenleriniz bu fırtınada her dalgada titrese bile sizi temin ederim ki pruvanızı ve dümeninizi oluşturan uzun keresteler yüce bir ormandan gelmiştir. Bu sık damarlı kereste; fırtınalara dayanması, bir arada tutması, ayakta durması ve umarsızca ileriye götürmesi ile bilinmektedir.
…Dünyaya gelmeyi kabul ettiğimiz günden beri bunun gibi karanlık bir çağ için eğitilmekteydik. Yıllarca dünya çapında bizim gibi ruhlar yere serildi ve pek çok şekilde tekrar tekrar ölüme terk edildi. Saflıkla, sevgi yoksunluğuyla, şu veya bu şekilde ölümcül bir şeyin farkına aniden vararak, başka bir şeyi yeterince erken fark etmeyerek, pusuya düşürülüp çeşitli kültürel ve kişisel darbelerle saldırıya uğrayarak alaşağı edildi. Hayal kırıklığına uğradığımız bir geçmişimiz var. Yine de özellikle şunu hatırlayın; aynı zamanda zaruri olarak dirilme becerimizi mükemmelleştirdik. Sürgün edilmişlerin, kaybolmuşların ve tökezleyip düşmüş olanların yeniden hayata dönebileceğinin canlı kanıtlarıyız. Bu, ağır yaralı benliklerimiz için olduğu kadar etrafımızdaki harap olmuş hayatlar için de doğru ve güçlü bir öngörüdür.
…Hassas olmasak da gülme becerimiz, “zayıf ihtimal” veya “ya herrü ya merrü (iyi ihtimal de var kötü ihtimal de)” ve bu gibi tam bir ruh anlayışının yoksunluğunu kanıtlar nitelikte sözler söyleyen Kinikleri hiçe saymamızda bize destek olur. Bu ve en az bir defa cehenneme gidip geri dönmüş olmamız, bizi elbette mevsimlik bir gemi yapar. Öyle olduğunuzu hissetmeseniz bile öylesiniz. Küçük şakacı egonuz ruhunuzun büyüklüğünü test etmek istese bile büyük Benlik, küçük benliğimizin asla uzun bir süre boyunca boyunduruğu altına girmez. Ölüm ve yeniden doğma hususunda pek çok kez standartların ötesine geçtiniz. Geçmişteki tecrübe ve sınamalarınızın herhangi birinin size sunduğu kanıtlara güvenin. İşte buradadır: Hâlen ayakta mısınız? Cevabınız, evet! (Burada “zar zor” gibi zarfların kullanımına yer yoktur.) Hâlâ ayaktaysanız, kırışık olan ya da olmayan bir bayrak gibi, sağlamsınız. Bu yüzden sınırı aştınız. Hatta ve hatta ötesine geçtiniz. Denizlere layıksınız.
…Karanlık bir çağda, dünyada ne kadar yanlış ve düzeltilmemiş şey varsa onun yönünde yelkenleri döndürme eğilimi vardır. Bunlara odaklanmayın. Sulara gömülerek kendinizi hasta etmeyin. Olmayacak olana, erişilmezliğe azmederek zayıflatılma yanılgısına kapılma eğilimi de vardır. Buraya odaklanmayın. Bu, yelkenleri kaldırmadan rüzgârı harcamaktır. Tüm bilebildiğimiz bize ihtiyaç duyulduğudur ve dirençle karşı karşıya gelsek de bizi selamlayacak, sevecek ve bize yol gösterecek yüce ruhlarla daha çok karşılaşacağız ve ortaya çıktıkları zaman onları tanıyacağız. İnançlı biri olduğunu söylememiş miydin? Daha yüce bir sesi dinlemeye yemin ettiğini söylememiş miydin? Merhamet dilememiş miydin? Lütufta olmanın yüce sese boyun eğmek demek olduğunu unuttun mu? Her oluktan yüzeye çıkmanız, her dalgayı aşmanız için ihtiyacınız olan bütün kaynaklara sahipsiniz.
… Pilot ve denizcilerin deyişiyle, bizim şu an yaptığımız tüm cesaretimizle ileriye yelken/kanat açmaktır. Şu ikilemi anlayın: bir hortumun fiziğini çalışırsanız dıştaki girdabın içteki girdaptan çok daha hızlı döndüğünü göreceksiniz. Fırtınayı yatıştırmak; dış katmanı susturmak, ona denk herhangi bir araçla daha az dönmesine neden olmak, içteki daha az uçucu olan çekirdeğin hızıyla daha denk bir hâle getirmek demektir. Böyle bir kısır döngüyü kaldıran her neyse Dünya’ya geri dönene, teslim olana ve yeniden sakinleşene kadar. Fırtınanın dinmesine yardım etmek için atabileceğiniz en önemli adımlarda bir tanesi, gerginlik hissi veya umutsuzluğun rüzgârına kapılmaya izin vermemenizdir. Bu şekilde girdaba istemeden katkıda bulunursunuz. Bizim görevimiz bütün dünyayı aynı anda düzeltmek değildir; dünyanın erişebildiğimiz kısmını düzeltmek için el uzatmaktır. Bir ruhun diğer bir ruha yardım etmek, bu zavallı acı çeken dünyanın bir bölümüne destek olmak için yapacağı herhangi küçük bir şeyin büyük ölçüde faydası dokunacaktır. Hangi eylemlerin ya da kimlerin, kritik kitlenin uzun süreli bir mutluluğa yönelim göstermesine neden olacağını bilmek bize düşmez. Köklü bir değişim için gerekli olan, eylemlerin katlanarak devam eden birikimidir. Adalet ve barışı getirmek için “dünyada herkesin” değil, yalnızca birinci, ikinci ya da yüzüncü fırtınada pes etmeyecek azimli, küçük bir insan topluluğunun gerekli olduğunu biliyoruz.
…Fırtınalı bir dünyaya müdahale etmek için yapabileceğiniz en rahatlatıcı ve güçlü eylemlerden birisi ayakta kalıp ruhunuzu göstermektir. Güvertede ruh, karalıkta bir altın gibi parlar. Ruhun ışığı kıvılcımlar saçar, havaya işaret fişeği atabilir, uyarı ateşi yakar ve maddelerin alev almasına neden olur. Bunun gibi kasvetli zamanlarda ruhun fenerini tutmak, hem acımasız olmak hem de başkalarına merhamet göstermek son derece cesurca ve büyük ölçüde gerekli eylemlerdir. Hayatla mücadele eden ruhlar, sonuna kadar yanan ve bunu göstermeye niyetli diğer ruhlar sayesinde alev alır. Eğer karmaşayı dindirmeye yardım etmek istiyorsanız yapabileceğiniz en güçlü şeylerden bir tanesi budur.
…Henüz tatmadığınız ancak köşe başında bekleyen başarıların tam ortasında cesaretinizin kırıldığını hissettiğiniz anlar her daim olacaktır. Ben de hayatımda birçok kez umutsuz hissettim, ancak umutsuzluğa yer ayırmadım. Umutsuzluğu bir misafir gibi ağırlamayacağım. Tabağımdan yemek yemesine izin vermeyeceğim. Nedeni şu: senin de bildiğin gibi iliklerime kadar bildiğim bir şey var. Dünya’ya neden geldiğinizi, kime hizmet ettiğinizi ve sizi kimin buraya gönderdiğini hatırladığınızda umutsuzluk var olamaz. Söylediğimiz iyi sözler ve yaptığımız iyi davranışlar bizim değil, bizi buraya getiren O’nun sözleri ve davranışlarıdır. Bu bağlamda umarım şunu duvarınıza yazarsınız:
Büyük bir gemi limanda ve demirlenmişken şüphesiz güvendedir; ancak büyük gemiler bunun için inşa edilmediler.
… Bu güzel, yoksul Dünya’ya kimden ve neden geldiğinizi hatırlamanız dileğiyle.
Sevgilerimle…
CLARISSA PINKOLO ESTES
ÇEVİRİ: Elif AYBER