KİTAP TAVSİYELERİ – 7

Doğu öğretileri, zihnin yönetilmesi konusuna büyük bir önem verirler ve belki de insanlık tarihinde bu konudaki en geniş birikimi Hindu ve Budist kaynaklarda bulabiliriz. Sonrasında Çin’de ve Japonya’da aynı öğretiler kendilerine uygulamalı meditasyon alanları bulabilmiş, özellikle Zen Budizm aracılığıyla birçok günlük faaliyet odaklanmaya, meditasyona, konsantrasyona, duyguların ve zihnin yönetimine hizmet edecek şekilde yapılandırılmıştı. Her şey, zihin yönetilerek içine girilen ve disiplinli bir zihinsel dünya aracılığıyla var olmayı egzersiz ettiğimiz etkinliklere dönüştürülüyordu. Çünkü zihin, aydınlanmanın önündeki en güçlü engel ve aşılması gereken en büyük zorluğu teşkil ediyordu. Öğretinin en temel noktası budur: Nirvana’ya ya da Moksha’ya ulaşmak için ya da evrendeki tekliğin bir parçası olmak için bölen, karşılaştıran, duran, alıkonan ve kendisini kendisi olmayan şeylerle özdeşleştirerek bölünen zihnin doğasını araştırmak ve onu aşmak. Zihni nasıl yönettiğimiz, nasıl yaşadığımızı belirler ve eğer sonsuz bir yaşam ve bilgelik arıyorsak o hâlde zihnin buna uygun bir yalınlıkta var olabiliyor olması gerekir. Her şey, onu anlamak ve tatbik etmekle ilgilidir. Ancak zihin buna izin verecek şekilde yapılandırılırsa insan iç dünyasının enstrümanlarına erişebilir ve kendi gerçek potansiyelini keşfedebilir.

“Kendini denetlemeyenler için bilgelik yoktur.
Kendini denetlemeyenler zihinlerini yoğunlaştırmanın büyük gücünü kullanamazlar.
Zihnini yoğunlaştırmasını bilmeyen insan özgür olamaz. Özgür olmayan bir insan nasıl mutlu olabilir?”
Bhagavad Gita

Bu sebeple bu sayıda sizlere Doğu felsefelerinin Zihin Yönetimi yaklaşımını temel alan birkaç eserden bahsetmek istiyorum.

Zihin Kontrolü, Swami Budhananda

Bu eser, Yoga/Vedanta felsefesi açısından zihin yönetiminin en temel ilkelerini Mahabharata, Puranalar gibi klasik metinlerden ya da Vivekananda, Ramacharaka, Shankara gibi Hindu inanışın en önemli yorumcularından pek çok alıntı ve hikâyelerle zenginleştirerek anlatıyor. 20 yy. ın önemli yorumcularından biri hâline gelmiş Budhananda, bu kitabında Hindu inanışındaki zihin yönetimi ilkelerini ustalıkla derlemiş ve büyük bir bağlılıkla izah etmiştir. Otuz farklı başlık altında Hindu zihin doğasından bahsetmesinin yanı sıra, zevklerle mücadelenin, iradeyi egzersiz etmenin, inancın, doğru beslenmenin ve saflığın, sağlıklı meşguliyetlerin, meditasyonun, ayrım yapmadan yaklaşmanın ve uyumlu insan ilişkilerinin, imgelemin ve nefes çalışmasının zihin yönetimine olan etkilerine ayrı ayrı yer veriyor. Eser, bu konu hakkında okunabilecek en bütüncül kaynakların başında geliyor.

  • Priya: Efendim, ayaklarımız zincirlenmiş. İleri gidemeyiz.
  • Sri Ramakrishna: Ayaklarınız zincirlenmişse ne olmuş? Önemli olan zihindir. Esaret zihindir, özgürlük de zihindir.
  • Priya: Fakat zihin benim kontrolüm altında değil.
  • Sri Ramakrishna: Nasıl olur? Çalışma yogası diye bir şey var. Çalışmayı sürdürün, göreceksiniz ki zihniniz sizin gösterdiğiniz yönde akacaktır. Zihin çamaşırhaneden henüz gelmiş beyaz bir kumaş gibidir. Eğer onu kırmızı boyaya sokarsan kırmızı, mavi boyaya sokarsan mavi olur. Onu hangi renge batırırsan o rengi alır.

Buda Zihnini Kazanmak, Sheng Yen

“Buda Zihnini Kazanmak” bir başlangıç kitabı olmadığından sadece derinleşmek isteyenler için önerebilirim. Benim için kitabın en etkileyici kısmı Zen ustası Sheng Yen’in kendi hayat yolculuğundan, öğrencilik yıllarından, arayışından ve hocalarından bahsettiği bölüm oldu. Fikirler elbette kıymetli ama hayatını derinleşmeye adamış birinin daima nasıl yaşadığı diğer her şeyden daha önemli oluyor. Son kısmında ise Sheng Yen’le ağır bir çalışma ve sessizlik içeren 7 günlük inzivaya katılmış öğrencilerin kendi tecrübelerini açık yürekle ifade ettikleri bir bölüm bulunuyor. Özellikle Zen Budizm, Mindfulness, konsantrasyon ya da meditasyon çalışanlar için önemli açılımlar yapabilir. İlham aldığım birkaç satırı şuraya bırakarak iyi okumalar dilerim.

“Zen ustasının en önemli niteliği aynı iyileşme sürecini onun da kendi ustasının gözetiminde tamamlamış olmasıdır. Bu anlamda o asla kanser hastalığına yakalanmamış bir kanser uzmanı ya da psikoz olmamış bir psikiyatrist gibi değildir. Şu anda kendi öğrencilerine rehberlik yaptığı o aldanıştan kurtaran yoldan bizzat kendisi de geçmiştir.”

 “Evrenin yasasını duyumsamak çok zor değildir. Daha zor olan onu uygulamaktır, uygulamak çok zor değildir. Daha zor olan Yolu kavramaktır. Yolu kavramak çok zor değildir. Daha zor olan Yoldan çıkmamaktır.”

Engellenemeyen Zihin, Takuan Soho

Takuan Soho, 17. yy.da yaşamış bir Zen rahibi (Rinzai Okulu’nun en büyük isimlerinden) ve efsanevi bir kılıç ustasıdır. Japonya’nın en bilinen kılıç ustası Miyamoto Musashi’nin öğretmeni olduğu söylenir. Zekâsı ve karakter bütünlüğü ile tanınan Takuan, Zen Budizm’inin ruhunu Japon kılıç ustalığı, bahçecilik, sumi-e (Japon mürekkep resim tekniği), shodo (kaligrafi) ve sado (çay töreni) gibi Japon kültürünün birçok uygulamasına taşıdı. Bu yolla Japonya’da savaş sanatları, strateji ve zihin yönetimi kavramlarına bakışı tamamıyla biçimlendirmiştir. Ölmeden önce, etrafında toplanan öğrencileri ondan ölüme ve Zen’e dair anlamlı bir mesaj beklerken, eline fırçayı almış, Çince “rüya” (夢) karakterini yazmış ve hayata gözlerini kapamıştır. Bu anlamda Takuan’ın ölürken verdiği mesaj da adeta öğrencilerini yoğunlaşmaya ve aydınlanmaya sevk edecek bir koan gibidir.

Bu eser, kılıç sanatı için değil, engellenemeyen, durdurulamayan, alıkonulamayan zihni anlamak için okunacak bir kültürel mirastır. “Sarsılmaz Bilgeliğin Esrarengiz Anlatısı”, “Mücevherlerin Berrak Sesi” ve “Taia Kılıcı’nın Yıllıkları” isimli üç bölümden oluşmaktadır. Bir yandan Budizm’in esaslarını diğer yandan da samuraylığın ilkelerini birbirlerine eklemleyerek aktarmış ve en temel felsefi disiplinlerin kılıç sanatı içerisinde nasıl parlayacağını izah etmiştir.

“Önünüzde kırmızı yaprakları olan bir ağaç duruyorsa ve siz sadece bir tek yaprağa bakıyorsanız ağaçtaki başka detayları göremezsiniz. Zihninizde herhangi bir düşünce bulundurmadan, tek bir yaprağa takılıp kalmadan ağaca bakarsanız sınırsız yaprağı görür ve ağacı bir bütün olarak algılarsınız. Eğer bakan kişi tek bir yaprağa odaklanırsa, onun için diğer yapraklar yokmuş gibi olacaktır.”

Kemal KARADAYI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir