KİTAP TAVSİYELERİ – 2

LÜBBÜ’L – LÜBB / ÖZÜN ÖZÜ

İBN’İ ARABİ

İSMAİL HAKKI BURSEVİ

Hayy Kitap tarafından yayınlanan “Herkes İçin Tasavvuf” serisinin bir parçası olarak okuyabileceğiniz Özün Özü, İbn’i Arabi düşüncesinin temel kavramlarına giriş için fevkalade iyi bir başlangıç noktası.

Eser, 1653 – 1725 yılları arasında yaşamış ve Osmanlı tasavvuf düşüncesinin, özellikle de vahdet-i vücud anlayışının en önemli temsilcilerinden biri olan İsmail Hakkı Bursevi tarafından İbn’i Arabi’nin Futûhât ve Fusûsu’l Hikem eserlerinden seçilerek izah edilen öz pasajlardan oluşmaktadır. Eserlerinin çokluğu ve üretkenliğiyle tanınan Bursevi, bu pasajlarla Arabî’nin tasavvuf anlayışının daha kolay ve özet bir şekilde anlaşıldığını düşündüğü için kitaba Lübbü’l-Lübb yani Özün Özü ismini vermiştir. Sadeleştirilmiş dili son derece açık ve anlaşılır olduğundan herkes tarafından rahatlıkla okunabilir.

Bu eser de tıpkı Arabi’nin sözü geçen eserleri gibi metafizik ve teosofik içeriktedir. İbn’i Arabi’nin ilahi mûtekad fikri (her bir insanın tanrıyı kendi bilinç düzeyine göre imgelemesi) doğrultusunda arifin gerçeğin bilgisine ulaşması için aşması gereken yedi menzil ve buna ilişkin tavırları konu alır. Ayrıca Hakk’ın bilgisine yapılan üç sefer ve bu seferler aracılığıya kişinin hakikat bilgisine yükselmesi ile özet olarak beş varlık mertebesi konu edinilir.

“İç âlemde ve dış dünyada tecellî edenin bir zât ve hakîkat olduğu ve başka bir şeyin var olmadığı ârifin mâlûmu oldu. Bütün varlık bir varlıktır ve bir can ve bir tendir.”

“Tek olan hakîkat herkese inancı ve zannına göre, ister zâhir olsun ister bâtın olsun her mertebe, her mahal ve her makamda ayrı bir yüz gösterir. Yani her sûrette sûretlenen, her akılda akledilen, her gönülde mânâ olan, her kulakta işitilen, her gözde görülen odur. Bir yüzden tecellî edip bir diğer yüzden o tecellîye bakar. Bunun anlamı şudur: Ârif, âşık ve mâşuk, tālib ve matlûb, mu‘tekıd (i‘tikād eden), mu‘tekad (i‘tikād olunan) ve i‘tikādın bir olduğunu bilince kendisini özel bir inanç biçimiyle sınırlandırmaz.”

CENK HİKÂYELERİ

Murathan MUNGAN

“Zamanın küllerinin savurduğu insanları, öyküleri, destanları, masalları, kahramanları, sevdaları camları puslu kış kahvelerinde, ölü mangal ateşinin ışıyan gözlerine baka baka yeniden anlatmak, yeniden dinletmek kolay değildir.
Hiçbir yeniden kolay değildir.”

Böyle yazıyor kitabın tanıtım yazısında. Yazar için mutlaka kolay olmamıştır fakat okuması ve içerisinde gezinmesi son derece masalsı bir öykü kitabıdır, Cenk Hikâyeleri. İlk baskısını 1986 yılında yapmış 6 hikâyeden oluşan bu küçük kitap, yazarın “Yüksek Topuklar”, “Kırk Oda” gibi çok satanlarının gölgesinde kalmış olsa da efsanenin, mitlerin, masalların gücü ile yazarın güçlü dilinin birleşmesi sayesinde okuyanı etkisinde bırakan bir imge seline dönüşmüş.
Mardinli bir ailenin çocuğu olarak 1955 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş olan Murathan Mungan’ın ilk, orta ve lise yılları Mardin’de geçmiştir. Mardin, eserlerinde sıkça kullandığı mekânlardan birisi olmuş ve bu çevrenin taşıdığı farklı kültürel yapıyı, insan olgusunu ve zengin birleşimleri eserlerine başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Aynı zamanda şiir, öykü, roman, deneme, tiyatro oyunu, sinema yazısı, senaryo, masal ve şarkı sözü gibi farklı türlere ait eserler vermiştir.
Şahmeran’ın Bacakları, Ökkeş ile Cengâver, Kasım ile Nâsır, Binali ile Temir, Ensar ile Civan, Yılan ve Geyiğe Dair isimli altı hikâyeden oluşuyor kitap. Her biri birer mücadele hikâyesi… Aşkın, olgunlaşmanın, kendini yenmenin, savaşmanın ya da yenilenmenin mücadeleleri… Bu sebeple kitabın adına “Cenk Hikâyeleri” demiş, Murathan Mungan. Sizi etkileyecek, sonra sık sık size çağrıda bulunacak bu eseri şiddetle tavsiye ediyoruz.

“İnsan bilmediği şeye el uzatmamalı,
El uzatıyorsa bilmeyi de göze almalı…”

ÜNLÜ FİLOZOFLARIN YAŞAMLARI VE ÖĞRETİLERİ

DIOGENES LAERTIOS

MS III. yüzyılda yaşamış Diogenes Laertios tarafından kaleme alınmış olan “Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri” adlı eser, ortaçağın öncesinde ve antik dönemin sonunda kaleme alınmış olması açısından birçok filozof hakkında var olan bilgilerin kaybolmadan günümüze ulaşmasını sağlamış son derece önemli bir biyografidir. 84 filozofa yer verilen eser neredeyse bu filozoflarla ilgili bilinen tüm anekdotların referansını teşkil etmektedir. Bu özellikleri nedeniyle her kütüphanede bulunması gerektiğine inanıyoruz.

Diogenes Laertios’un Epikürcü bir filozof olduğu söylense de bu tartışmalı bir konudur fakat kendisinin eklektik bir araştırmacı filozof olduğu kesinlikle söylenebilir. Her filozof için ayırdığı bölümü temel bir disiplini sürdürerek belirli başlıklar altında sergiliyor ve onları ya da düşüncelerini yargılamadan aktarıyor. Tüm filozofların nereli olduklarını, kişilik özelliklerini, sınıflandırarak yapıtlarını, görüşlerini, ölüm şeklini, hakkında aktarılan hikâyeleri, vasiyetini, mektuplarını ve hakkında yazılmış şiirleri ansiklopedik bir tarzda sunuyor. Aynı ismi taşıyan başka önemli şahsiyetleri de ilave ediyor. Her filozof için kendisinin yazdığı bir şiire de yer veriyor. Bilgeler ve filozofları ayrı ayrı tanıtıyor; Yunan filozofları ile Roma filozoflarını birbirinden ayırıyor; felsefe okulları ve akımlarını kurucuları, hocaları, öğrencileri ve gelişme biçimleriyle birlikte özet bir biçimde sunuyor. Aynı adı taşıyan başka kimseler varsa onları da ekliyor.

Diogenes Laertios, felsefe tarihinin yapıtaşı olan bu eserinde ne bir yargıç ne de bir eleştirmen tavrı takınmadan bir filozof ve filolog nitelikleriyle yapıtları günümüze kadar ulaşmamış kimi filozoflara da yer vermiş bir araştırmacı olarak Antik felsefe tarihine ışık tutmuştur.

KEMAL KARADAYI