YAŞAM İÇİN GÜÇLÜ FİKİRLER – Hayal Etmeyi Bilmek
“Aslında, rüyaların yapıldığı kumaştanız.”
Shakespeare
“Bizler, ara sıra ruhsal deneyimler yaşayan dünyevi canlılar değiliz. Bizler, dünyevi deneyimler yaşayan ruhsal canlılarız.”
Satish Kumar
Bu iki söz, pek güzel şekilde hayal dünyamıza ve içrek tarafımıza vurgu yapıyor.
Bugünün dünyasında, hayal etmek ve hayal gücü, talihsizce anlamı ve içi boşaltılan kavramlar… Olması gerekenin yerini, ne varsa onun aldığı durumlar vardır ya… İşte hayal etmek konusu da bir parça böyle…
Bu nedenle sık sık şu sözleri duyduğumuz olmuştur; “fazla hayal kurma!, çok hayalperest olma!, hayal dünyasında yaşama, ayakların yere bassın, hayatın gerçekleriyle yüzleş!”
Gerçekten de durum böyle mi acaba? Hayaller ve gerçekler birbirini dışlıyor mu?
Bazılarınızın, tebessümle, son zamanlarda sosyal medya platformlarında sıklıkla dönen hayaller&gerçekler esprilerini hatırlayıp gülümsediğinizi hissediyorum.
Eğer size birisi bu sözleri söylerse, siz de sakince o kişiye şunu söyleyebilirsiniz; “kastettiğiniz türden bir gerçekliğe inanmaktansa, evet kendi hayallerime inanmayı tercih ederim.”
Çünkü o kişinin toz pembe ve uygulanamaz olduğunu düşündüğü fikirler, belki bizim yarınki somut hayatımızın güçlü tohumlarıdır ve belki gerçeğe daha da yakındır ve yine, o kişinin gerçekler şeklinde iddia ettiği kavramlar da tamamen kişisel tecrübelerle bezeli, çok çeşitli kanılardır.
Herkes, kanısının gerçek olduğu iddiasındayken, düşlerimize ve hayal gücümüze sahip çıkmak, gerçeğe daha yakın bir yaklaşım olabilir.
Hayal kurmak, bizim gelecekteki hayatlarımızın soyut kodlarıdır ve bir yerde de bizim yol haritalarımızdır.
Gerçeklik dediğimiz kavram: 5 duyumuzla algılayabildiklerimiz midir sadece? Muhtemelen, bundan çok daha fazlasıdır. Burada değinmek istediğim hayal etmek konusu da bununla ilişkili;
Hayal gücü, İmajinasyon, İmgelem, Tahayyül, Muhayyile…
Bu kavram için dillimizde kullanılan pek çok kelime var; hayal gücü, imajinasyon, imgelem, tahayyül, muhayyile.
Oxford Sözlük hayal gücünü “zihnin yaratıcı veya zengin kaynaklı olma yeteneği” olarak tanımlar. Hayal etmek, zihinsel bir aktivitedir. İmajinasyon ise somut maddesel dünya ile soyut zihinsel dünya arasında bir köprüdür.
Doğu’da, insan aklı ikiye ayrılarak incelenir; arzulu akıl ve saf akıl. Arzulu akıl, bir parça daha tecrübesini 5 duyu organımızın tespitleriyle çıkaran, spekülasyon yapan, sürekli analiz yapan, dual bir yapıya sahipken saf akıl, daha bütüncül görebilen, şeylerden ari olan tarafımızdır ve bugün bahsettiğimiz hayal gücü yani imajinasyon konusu biraz daha fazla saf aklımızla ilişkilidir.
Hayal etmenin önemi burada yatmaktadır, bizler sezgisel olanı uyandırmanın yolu olarak, görünenin ötesindekini görmeye mütevazice cüret etmiş kişiler olarak, dünyayı sadece gördüklerimizle ve arzulu aklımızla aklettiklerimizle algılamamaya, daha yoğun titreşen planlarla çalışmak istiyorsak, burada hayal gücü devreye giriyor.
Bir başka deyişle, zihnin dünyasına ait olan hayal gücü; bedenin ya da maddenin küresini saf zekâya bağlar. İmajinasyon üst zihnin bir aracıdır. Bizleri, şeyleri salt maddesel olarak görmekten alıkoyar.
Doğru yenilenme, iç hayatın gelişmesi ve kısaca kişinin kendi ruhsal evrimi için bir anahtardır. Modernitenin ve katı materyazlizmin ağırlığından, hayal gücümüzün enginliği sayesinde korunabiliriz.
Hayal gücü, bize hafiflik katar. Ufkumuzu açar. Güçlü imajinasyonlar ve imgeler oluşturarak, kendimizi gerçekleştirme noktasında güçlü dayanak noktaları oluştururuz. Zihin bizi “rasyonel yalanlarıyla” sürüklerken, hayal gücümüz, gerçekle olan coşkulu bağımızı tesis eder.
Hayalin Yönü
Burada, önemli ayrım hayalin yönü olacak. Fantezi düşünce ile imajinasyonu ayıracağız.
İmajinasyon; bilinç tarafindan üretilen, irade tarafından saflaştırılıp yönetilen ruhun ifade gücüdür.
Bu süreçte, yaratımın kontrolü benin yönetimi altında gerçekleşir ve hiçbir imaj bu iradî kontrolden kaçamaz.
Diğer taraftan fantezi ise tam tersine insana hükmeden zihinsel enerjidir; iradeye itaat etmek yerine arzulu zihnin gücü altına giren imgelerin kontrolsüzlüğüdür.
Bu ayrıma göre fantezi, insan içinde imajinasyondan çok daha fazla yer tutar.
Küçük bir fikirler topunun çamurlu bir yolda yuvarlanması ve artık tanınması imkânsız bir canavara dönüşmesinden bahsediyoruz. Imajinasyonlar kendimizden uzaklaşıp kendi hayatlarını oluşturuyorlar.
Bir karakter imajine eden ancak böyle bir kontrolsüz fanteziyle sonunda yazarları o karakterin yönettiği durumlar yok mudur?
O yüzden, bir şeyin hayal gücümüzün ürünü mü yoksa fantezi ve yumuşak, can sıkıcı bir boşluk mu olup olmadığını anlamanın yolu içimizi kirletip kirletmediğidir.
Hayallerimiz, bizi coşkulandırır ve ferah hissettirir. Fantezi düşünceler ise, yüreğimizi bulandırır.
Hayal gücünden yoksun fantezi düşünceyi, bir çeşit zihin kanserine benzetmek de mümkündür.
Fikirler ve imajlar somutlaşma ihtiyacındadır. Eğer sürekli sutil planda dururlarsa durgun sular gibi pislik içinde kalırlar. İmajinasyon ve gerçekleştirme el ele gider; doğru düşünce ve doğru eylem.
Fantezi düşünce, bizi gerç
ekten uzaklaştırır ve yanlış bir gerçeğe yönelmemizi sağlar. Bizi kandırır. Gerçeği ya dramatize ederek ya da abartarak saptırır. Bu düşünceler çevre ile yanlış ilişkiler kurar. Çünkü onlar kendimizin ve koşulların gerçekte olduğundan daha iyi ya da daha kötü olduğuna inanmamıza neden olur. Doğulu “maya” görüşüne göre biri de diğeri gibi yanılsamadır, çünkü ne madde dünyası, ne de imajinasyon dünyası ebedi değildir; bu yüzden gerçek de değildir. Bunların her ikisi de şu anda insanın kavrama gücünün dışında kalan bir gerçeğin değişen yansımalarıdır.
Akıl ile Muhayyileyi Uzlaştırmak
Karşıtların birlikteliği (coincidentia oppositorum), zıtların uyumu; işte, dualist akıl ile monist muhayyilenin uyumlaşması ve zıtlıkların uyumu ve karşıtların birlikteliği dediğimiz kavram budur. Akıl, daha somut ve maddesel olana yönelikken, muhayyile, daha çok sezgisel kapasite ile ilgilidir.
Hayal etmeyi bilmek, zihinsel dünyamızda ufuk açıcı keşifler yapabilmenin yöntemlerini geliştirmekle ilgilidir.
İmgelem; dikkat, konsantrasyon ve hafıza ile geliştirilir. Bunlar bilincin güçleridir.
İnsan neyi imajine eder? Çevresinde ne varsa onu genelde. O yüzden, insanın kendisine güçlü imajinasyonlar ve imajinasyon örnekleri oluşturması önemlidir.
Hayalleriniz olsun. Kendinize sorun? Hayalim nedir?
Büyük filozoflar, arketipleri imajine ettiler. Ancak, güçlü hayaller ve fikirler, insanı harekete geçirebilir, ruhunuzu kanatlandırıp sizi canlı ve coşkulu kılabilir.
Canlılık hayatın yasalarından biridir. Yaşamsallığımızı, canlılığımızı neye borçluyuz sizce? Canlılığın ve daimliğin kaynağı ne?
Hayal gücümüz olabilir. Farklı bakış açıları kazandırır ve kimsenin görmediği küçük detayları görmemizi sağlar. Bunun çok ayrı bir tadı vardır. İşte zaten hayal gücünün sizden alınamazlığı burada yatar. Sizin, hayal gücünüz sayesinde temas ettiğiniz o küçük karşılaşmalar, nice büyük ve engin ferahlamalara ve idraklere vücut verebilir. Kimsenin göremediğini görebilmek ve en ufak detaylarla bile büyülenmek, hayal gücümüzle alakalıdır.
Hayal etmek, bizi faydacı olmaktan korur; gözlemci olmaya iter.
Nasıl gelişir? Sanatla…
Hayal etmenin en güzel yönlerinden birisi de nedir biliyor musunuz?
Yeni hayaller kurmak…
Bugünkü imajlarımızdan gelecek dünya oluşacaktır.
İyi kilitleyin kapınızı… Hayallerinizi, cereyanda bırakmayın.
Bir başkasından sâdır olmayan, uçsuz bucaksızlığı sizin enginliğinizle sınırlı bir derya…
Ali Onur GÜNÇEL