TOHUM İLE TOPRAK
Tohum ile toprak, birbirini arayan iki kadim arkadaş
Toprak engin, bilgelik dolu cömert bir anne,
Tohum küçük ve yalnız bir kâşif.
Tohum keşfetmek istermiş kendini, içindeki bilinmezi
Bilirmiş ki toprak ana yardım eder her arayana.
İstemiş içine çekmek toprağın bilgeliğini, kendini bulmak adına.
Toprakta ret etmemiş, keşfe çıkan bu küçük tohumu.
Bir 23 Eylül günü tohum dalmış toprağın karanlığına korkusuzca.
Toprak da bağrına basmış tohumu, Hades’in Persephone’yi kabul ettiği gibi.
O an kavuşmuş birbirlerine iki ezeli dost,
Şems ile Mevlana, Sokrates ile Platon’un kavuştukları gibi.
Güzün sert rüzgârları esmeye başladığında,
Rüzgârın gücü savurmuş ne varsa toprağın üzerinde.
Bulutlar kararmış gök kubbede,
Sonra çakmış şimşekler patlayan toplar gibi
Yağmur yıkamış ve kar kaplamış yeryüzünü kışla birlikte.
Bu çetin zamanlarda toprak hep korumuş, hep beslemiş bu küçük tohumu,
Bir ananın yavruyu, bir hocanın lanuyu gözettiği gibi.
Vermiş tohuma ihtiyacı olan özü gün be gün, gelişmesi, değişmesi ve dönüşebilmesi amacıyla.
Bir zamanların küçük tohumu çıkmış yeryüzüne filiz olarak bir bahar günü,
Güneş karşılamış onu muzaffer bir komutan gibi.
Ve o andan itibaren toprak ile güneş birlikte beslemişler bu yavru filizi.
Filiz olarak özgürleşen tohum, çiçeklenip bitkiye dönüşmüş zamanla.
Ve keşfetmiş gizli güçlerini bu derin yolculuğunda.
İlk hâlini bilenler tanıyamaz olmuş bu küçük tohumu.
Ve olgunluğa erişince, teslim etmiş toprak anaya yeni kâşifler,
Bilgeliğe ulaşması için gelecek kara kışın ardından.
David İsrael