“YAŞAM ÇALIŞMAKTIR, ÇALIŞMAK İLERLEMEKTİR”
Çalışmak ceza mı, ödül mü, yoksa yaşamın doğası mı, birlikte düşünelim.
Çalışmayan ya da çalışmaktan kaçan kişiye ne olur?
Elleri beceriksiz olur, ağırlaşır, katılaşır, bedenin esnekliğini kaybeder, kolay hastalanır, her anlamda öğrenmeyi ve ilerlemeyi reddettiği için ruhen çabuk yaşlanır. Ruhu yerde sürünürken, bedenini de ayağa kaldıramaz. Zamanını yönetemez, yaşamak için ihtiyacı olanları elde edemez, düşük kapasiteli olur, her zaman başkalarına muhtaç kalır, özgürlüğünü yitirir, başkalarının emirlerine amade olur.
102 yaşında ölen Nobel ödüllü nörolog hanımefendi Rita Levi-Montalcini, 100. yaş gününde verdiği bir röportajında planlarından bahsettiğinde, hâlâ dimdik, ayaktaydı.
Duyguları üzerinde çalışmayan kişilerde, kalp hareketsiz, buz veya taş gibi olur, çünkü kalbi hissizleşmiştir, durmuştur ve yanından geçen “kalbi atanlara” bakarak onlarla alay eder, onları kıskanır, eleştirir, pişmiş aşa su katar, ayrımcılık yapar.
Zihnini çalıştırmayan kişiler ön yargılı olur, dünyası küçük kalır, dar kafalı (bilimsel bir tabirdir), önünü göremeyen, iyiyle kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt edemeyen olur.
İskoç yazar Thomas Carlyle’nin sözünü hatırlarım; “Gençliğimde sanırdım ki hayat bir sevinçtir. Yetiştim ve gördüm ki hayat bir çalışmadır. Çalıştım ve gördüm ki çalışma bir sevinçtir.” der.
Doğrudur, çalışmak faydalıdır. Ne gibi?
Çalışmak, insanı sağlıklı kılar.
İşleyen demir ışıldar.
Çıraklıktan ustalığa geçirir.
Çalışmak, insanı genç kılar.
Çalışan kişi zamanını ve emeğini ustaca kullanarak, kısa zamanda çok iş başarır, şeylerin üstesinden gelir.
Çalışmak, çok farklı ve derin duygulara kapı aralar.
Çalışan kişi emeğin değerini bilir ve emek verilen her işin sahibine saygı gösterir.
Çalışmak, insana organize etmeyi öğretir.
İfade etmeyi öğretir.
Yaratıcılığı artırır.
Okudukça, yazdıkça, söylemde bulundukça zihinsel kapasite artar, zihin genç kalır çünkü zihin hareketlidir, işlemektedir.
Çalışmak, evrimleştirir. Çalışan kişi neden çalıştığını kendine açıklamak zorundadır, bu nedenle anlam arayışına girer ve bu arayış onu diğerlerine, doğaya katkı ve çevresini daha iyi yapma fikrine ulaştırır. Bu durum insanın zihinsel olgunlaşması ve hayatından tatmin olması ile sonuçlanır.
Çalışmak, liyakat getirir. Daha geniş kapsamlı düşünen, hisseden ve eylemde bulunan kişi mertebe atlar, çünkü liyakat asil yapar. Yine büyüklerimiz der ki, “aldığın unvan sana prestij kazandırmaz, senin yaptıkların işe prestij kazandırır.”
Çalışmak, mutlu kılar. Sağlıklı olan, her geçen gün kendini yenileyen ve dolayısıyla çevresinde olgun bir yer edinen kişi kendini mutlu hisseder.
Yaşam çalışmaktır, çalışmak ilerlemektir.
OYA UYSAL