AFRODISIAS ANTİK KENTİ – 2

ADIM ADIM KUTSALA DOĞRU

Arınma Merkezi

Daha önce de bahsedildiği gibi hamamların tapınağın sırtında yer alması, kentin kutsal alanına girmeden önce ziyaretçilerin arınması gerekli olduğunu göstermektedir.

Hadrian Hamamları

İmparator Hadrianus MS birinci yüzyılda Afrodisias’a gelmiş, Kent meclisi, bu ziyaret onuruna onun adını vererek Hadrian halk hamamlarını yaptırmıştır. Hamam Güney Agora’nın batı stoasına bitişiktir. Sütunlu büyük bir avlu ve biri beşik tonozlu, diğeri mermer mimariye sahip iki ana bölümden oluşur. Oldukça büyük boyutlu kireç taşı bloklardan yapılmıştır. Zemin ve havuzlar ise mermerdir. Yapının altındaki ısıtma sistemi (hipocaust) oldukça karmaşık galeriler ve dehlizlerden oluşur. Kuzey girişinin önünde sütunlu mermer havuz bulunur. Sağ tarafta ise giyinme soyunma odaları, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık odaları yer alır. Ön avlu oldukça süslü motiflerle bezenmiştir. Mermerlerin üzerleri Afrodisias Mermer Okulu’nun özelliği olan Akantus yaprakları arasında Eros, insan ve hayvan figürleri ile bezenmiştir. Saçakların konsol başlarında dev mitolojik başlar vardır. Arınma kompleksi dört geniş odanın merkezinde bir konser salonundan oluşur. Kentte bulunan çok sayıda ve en iyi heykeller burada bulunmuştur. Yapı, adeta hem bir arınma merkezi hem de adeta mermer heykel müzesidir.

Kutsala Giriş – Tetrapylon

Şehrin sembolik figürüdür. Şehir planına bakıldığında şehrin iki ana caddeden oluştuğu görülebilir. Biri güneydoğu aksında olan tiyatronun aşağısından kuzey kapısından gelen yoldur. Bu yolun batı tarafında Afrodit Tapınağı’nın doğu kısmında kalan muhteşem ve görkemli bir yapı yer alır. Tetrapylon.

Tetrapylon dört kapı anlamına gelmektedir. ‘Tetra’nın kelime anlamı dört, ‘Pilon’un kelime anlamı ise kapıdır. Kapının dört sayısı ile betimlenmesi; insan kişiliğinin dörtlü yapısından, kutsala giriş kapısına adım atabilmesini düşündürmektedir.

Tetrapylon, Afrodit Tapınağı’na açılan sütunlu anıtsal kapıdır. Doğu tarafından kuzey-güney yönündeki dar bir sokaktan geçilip, açık bir ön avludan sonra asıl kutsal alana girilir. Yapının iç kısmındaki süslemeler daha zengin ve ayrıntılıdır. Kapıdan geçen ziyaretçi artık Afrodit kutsal alanındadır. Batı alınlığında Akantus yaprakları arasında avlanan Eros ve Nike, dönemin görkemini ve ihtişamını anlatan imparatorluk stilinde betimlenmiştir. Aynı zamanda kapıda havya figürleri de vardır.

Merkezdeki kemerde bulunan Akantus figürü ile çerçevelenmiş Afrodit, Hıristiyanlık döneminde silinmiştir.

Afrodit Tapınağı

Arkaik dönemde ilk olarak tapınak yapılmıştır. Kent Medler ve Babilliler tarafından yıkıldıktan sonra, Ninova’dan gelen Asurlular Asur’un Aşk ve Güzellik Tanrıçası İştar kültünü beraberlerinde getirmişler ve bu Mezapotamya kültü, Afrodit kültünün de temelini oluşturmuştur.

Tapınak; heykel okulunun yanındadır. 14 sütunlu olarak, birinci yüzyılın sonunda Zoilos tarafından yapımına başlanmış ve MS 130 yıllarında ise tamamlanmıştır. İmparator Hadrian döneminde ise yapının etrafı kutsal duvarlar ile çevrilmiştir. Sütunlar kısa taraflarda sekiz, uzun taraflarda on üç sütun dizisinden oluşmuştur.

Tapınak, kendine sığınanı korumak gibi bir özellik barındırdığından, çok tanrılı dinlere inanan Paganlar için haç merkezlerinden biri olmuştur. Sadece rahiplerin girebildiği Sella denilen kutsal odada Afrodit heykeli bulunuyordu. Müzede sergilenen katılaşmış heykel, Efes Artemisi’ne benzemektedir. Tanrıça’nın, üzerinde birçok kabartma bulunan uzun elbisesiyle, bir kolu ileri doğru uzanmıştır. Kabartmalarda, Güneş ve Ay Tanrıçaları, üç balık kuyruğuna sahip keçi üstünde oturur. Hepsi birer semboldür.

MS beşinci yüzyılda Hıristiyanlık ile beraber Tapınak kiliseye çevrilmiş ve yapı değiştirilmiştir.

ANADOLU AFRODISIAS AFRODİTİ VE GÜZELLİK – AŞK İDEASI

Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü

Kökeni, Gaia’ya dayanır. Gaia; bütün öğelerin kaynağındaki ana ilkedir. Evrensel olarak Ana Tanrıça kültü toprak ve bereket ile ilişkilendirilmiş, mevsimlerle döngüselliği uygarlıklar tarafından kabul edilmiştir.

Paleolitik Çağ insanı için, ölümün ve yaşamın gizlerini yöneten bir Ana sembolüdür. Neolitik Çağ’da bereket ile ilişkilendirilen Ana Tanrıça kültü, hayvanların evcilleştirilmesi ile üreme sürecindeki dişi ön plana çıkmıştır. Dinlerin ortaya çıkışı ile vücut bulmayan, maddesiz bir şekilde düşünüldüğü için aşkın sembolü hâline gelmiştir.

Anadolu’da da toprak ve bereket sembolü olarak karşılan kültle, Anka, Kibele, Kubaba, Kuwawa olarak da karşılaşılabilir. Kibele Anadolu’nun verimli topraklarından olsa gerek; doğanın kendisidir.

Anadolu, Antik Yunan kültürü ile buluştuktan sonra Ana Tanrıça figürü Yunan’ın Tanrıçaları ile sentezlenerek sembolize edilmeye başlanmıştır.

Örneğin; Efes Artemisi’nde yumurta şeklindeki memeler bereketi ve doğurganlığı temsil eder.

Afrodit Kültü

Aşk ve Güzellik Tanrıçasıdır. Önceleri Işık Tanrıçası olarak da anılırdı. Işık, hayatın ve çoğalmanın sebebi olduğu ve ışığın bereketi artırması, bu isimle anılmasına sebepti. Çünkü ışık olmasaydı hayat da olamazdı. Zamanla ışığın doğurduğu muhteşem güzelliklere sebep olmasından dolayı, “Güzellik Tanrıçası” ve her güzel olan şeyin Aşk ve İlham’ı doğurmasından kaynaklı olarak da ismi “Aşk” Tanrıçası oldu.

En önemli Afrodit kült merkezi Kıbrıs’tır. Dünyanın pek çok yerinde ismi farklı olsa da kendisine tapınılır ve her yıl her kültür ve coğrafyada uğruna festivaller düzenlenir.

Erdemleri ve Lakapları

“Güzellik, Aşk, Yüksek Olan, Cömertlik, Adil Olmak, Liman, Derin Deniz, Savaşçı, Gelin, Her Şeye Ortak, Cennet, Parıldayan, Parlak ve Düzgün” olarak geçmektedir.Ayrıca Afrodit Pandemos, Barış ve Uyum Tanrıçası olarak bilinir.

Tanrıça; Yunan’da Afrodit, Latin ve Roma’da Venüs, Mısır’da Hathor olarak karşımıza çıkar.

O fani insanların kalbinin sahibi ve hâkimi değil, tüm tabiatın da hükmedicisidir. Öyle ki, doğadaki tüm güzellikler onun eseridir.

Afrodisias Afrodit’i

Kentin en kutsal alanının içerisinde bulunan en kutsal parça; Helenistik döneme ait Afrodit Tanrıça kültüdür. Anadolu’da bulunan daha eski döneme ait Ana Tanrıça kültü ile Yunan Panteonu’nun Afrodit’i ile özdeşleşmiş bir biçimidir. Anadolu Tanrıçasını andıran heykel, cepheden tasvir edilmiştir ve dimdik durur. Ana Tanrıça artık Afrodit’te kendini gösterir.

Başında yüksek bir başlık ve başörtüsü bulunur. İnce bir elbise ve sert bir üst giysisi ile tasvir edilmiştir. Giysi üzerinde dört adet bezeme bölümü bulunur. Her bölüm Afrodit’in dört özelliğini sembolize eder.

1. Afrodit’in yardımcıları Üç güzeller (Kharites).

2. Afrodit’in dünyadaki yansımaları Selene (Ay Tanrıçası) ve Helios (Güneş Tanrısı).

3. Deniz keçisi üzerinde klasik formda tasvir edilmiş Afrodit.

4. Üç adet kanatlı Eros’un kurban edilmesi.

1. Üç Güzeller Miti:

Paris çobanlık yapmaktadır. Zeus ise Thetis ve Peleus için bir düğün eğlencesi düzenlemiştir. Aksilik yaşanmaması için düğüne davet edilmeyen Kavga Tanrıçası Eris, kendisinin davet edilmemesine sinirlenerek düğüne gelip ortaya bir elma atar, bunun en güzel olan Tanrıça’nın olacağını söyler. Bütün kadınlar elmaya sahip olmak ister ancak en sonunda sadece üç güzel olarak Hera, Athena ve Afrodit kalır. Zeus, seçimi Paris’in yapmasını ister. Hera Paris’e ün ve hükümdarlık teklif eder ancak Paris rüşvet kabul edemeyeceğini söyler. Athena, yenilmezlik, yakışıklılık ve bilgelik vaat eder. Paris asker olmadığını ve zaten devam eden bir barış olduğunu söyler. Paris’in Helen’i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine Afrodit Helen’i tanımak istediğini söyleyince Paris, Helen’i anlatır ve onun aşkını talep eder Afrodit’ten. Afrodit’in talebini yerine getireceğini öğrenen Paris, elmayı Afrodit’e verir.

2. Selene (Ay Tanrıçası-Roma’da Luna) ve Helios (Güneş Tanrısı-Roma’da Sol):

Yunan mitolojisinde, Selene ve Helios, Şafak Tanrıçası Eros ile beraber, Hypelion ve Theia’nın çocuklarıdır. Klasik dönemde, Helios Apollo (Phobus- parlak anlamında) ile Selene ise Artemis (Epitet Phobe- dişil form) ile özdeşleştirilirdi. Aynı zamanda Selene, Hekete ile de özdeşleştirilir, üçü de Ay Tanrıçası olarak kabul edilir ancak Selene Ay’ın kişiliği sayılırdı.

Helios (Her şeyi gören) ve Selena göklerde araba sürer. Helios her gün arabasını doğuya doğru sürer ve Selene’ye ışığı teslim eder. Ay, Güneş ile işbirliği ve ortaklık içindedir, çünkü Güneş’in ışığı gittiğinde, Ay ışığı sabaha kadar emanet olarak tutar. Burada ışığın bir yansıması söz konusu olduğu için Ay yansıtıcıdır.

Yeni Ay ise uygarlıklarda her zaman bereketi sembolize ederdi. Buradaki sembolde de yeni ay vardır.

3. Deniz Keçisi Üzerinde Afrodit:

Deniz Keçisi daha çok Oğlak burcu ile anılır. Oğlak, Yunan mitolojisinde bir olayı sembolize eder; Zeus gibi Yeni Tanrılar, Eski Tanrıları yenmiş ve evrenin yönetimini ele geçirmiştir. Ancak Eski Tanrıça Gaia yeni Tanrıların davranışlarına sinirlenip Thypon adındaki güçlü canavarı Yeni Tanrıların üzerlerine yollar. Büyük yıkımlara ve tehlikelere sebep olan canavar, Pan’a yaklaşırken Pan kılık değiştirerek Balık kılığına girmek ister. Ancak aceleden tam değişemez ve arka kısmı balık, ön kısmı ise keçi olarak kalır. Oğlak takımyıldızı da bu yüzdendir ki balık kuyruğundan çıkan keçinin ön ayakları ile tasvir edilir. Daha sonra Zeus, canavar Thypon ile savaşmış onu Etna Dağı’na hapsetmiş ancak bu savaşta çok yara almıştır. Zeus’u Hermes ve Pan iyileştirir. Bu yüzden minnettarlığını sunmak için, Zeus Pan’ı gökyüzündeki yıldızlar arasında koymuştur.

4. Üç Adet Kanatlı Eros’un Kurban Edilmesi:

Eros, Yunan mitolojisinde aşk, cinsellik ve arzuların tanrısıdır. Aynı zamanda yaratıcı üreme sembolüdür. Afrodit genellikle kadınların aşkını sembolize ederken, Eros ise erkeklerin aşk tanrısı olarak kabul edilirdi.

Kaios (Fırsat Tanrısı), Gaia (Toprak/Doğa Tanrıçası), Tartarus (Cehennem)’dan sonra Eros evrene dördüncü Tanrı olarak gelmiştir. Bazı kaynaklara göre ise de Eros, Afrodit ve Ares’in oğludur.

Üç adet Eros’un kurban edilmesi; şehvetin, tutkunun ve arzunun kurban edilmesi olarak yorumlanabilir. Çünkü Aşk ve Güzellik Tanrıçasına dönüşebilmek için bu kişiliğe ait olan içgüdülerin kurban edilmesi gerekir.

Güzellik ve Aşk İdeası’nın Afrodisas’taki Yansıması

Güzellik bu dünyadaki kutsallıktır çünkü her şeyde vardır, bir ağaçta, bir kuşta, bir çiçekte… İşte bu yüzdendir ki, doğanın kendisi bu güzelliği ve kutsallığı yansıtır. Uyum içinde olan her şey güzeldir. Çünkü güzellik, ancak uyum içinde her şeyi bütünleştirebilir.

İnsanın, idealara ulaşmaya çalışılmak; bu ideaları anlamak ve onlar ile temas ederek eylemlerde bu ideaları barındırmaya ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Bu insanın asıl amacıdır. Güzellik, İyilik ve Hakikat erdemleri bir üçgeni bütünler ve birbirinden ayrı düşünülemez. Hakikat, üçlü logosun iradi kısmı olarak düşünüldüğünde, iyilik 2. Logos ve Güzellik ise dış görünüş yani şekil olarak bu ideal üçgenin yansımasıdır.

HAKİKAT / DOĞA YASALARI GÜZELLİK / SANAT İYİLİK / AŞK

Sanat ve doğa; ilahi kıvılcımın bir parçası olarak düşünüldüğünde aşktan bahsetmek de kaçınılmazdır. Çünkü güzelliği ortaya çıkarma ve anlatma heyecanı ancak aşk ile mümkündür. Kutsal olana duyulan aşk, İlahi Aşk ya da Plotinus’un bahsettiği bir ulaşma dürtüsü ve hareket ettiricisidir.

Aşk ile buluşmuş her şeyde, yani Güzellik arketipini barındıran şeylerde iyiliği, hakikati ve kutsal olanı da görmek kaçınılmazdır. Örneğin doğada bir çiçeğe bakıldığında ya da çok güzel bir heykel izlediğinde insanın içinde gözleri yaşartacak kadar büyük bir mutluluk hissederek hayranlık duyması bundandır. Çünkü oradaki kutsalı Buddhi aracılığı ile hisseder.

Güzellik kavramı Teozofi kitaplarında Buddhi (Saf Sezgi) ile özdeşleştirilir. Buddhi’ye yaklaşıldığı anlık saniyelerde, insanı bir birlik duygusu ve saf mutluluk hissi sarar. Hakikat ile buluşulduğu anlar, bir esrime ile gelir ve insanı varlık, dünya ve evren ile bütünleştirir. O yüzdendir ki güzellik kavramından bahsederken sanattan bahsetmek kaçınılmazdır. Çünkü gerçek sanatçılar bu beden aracılığı ile kutsal olanı şekillendirir ve kutsalı forma sokup düzenlediğinde, o eser yüzyıllar boyunca hayranlıkla dinlenir ve izlenir.

Güzelliği aktaran en güzel sanat eseri elbette ki doğanın kendisidir. Güzellik Bir’in yansıması ve çoğalması ve kendini şekil, ses ya da görüntü olarak bedenleştirmesidir. Yasa’nın doğası budur.

Afrodisias’ta Afrodit’in etkisi ile İdea; yeryüzünde vuku bulmuş ve yasa kendini gerek tapınaktaki Afrodit heykelinde göstererek çok güzel anlatmış gerek ise sanatlar aracılığı ile kendini forma sokmuştur. Arketipin insanlarla temasında ise kendini Felsefe Okulu ve Heykel Okulu olarak göstermiş, birçok filozof ve heykeltıraş yetiştiren, Gaia’nın kucağında Afrodit’in yansımaları olmuştur.

Kentte, kutsal olan, hakikat – iyilik – güzellik üçlemesi, aynı zamanda aşk ve sanatın vuku bulmuş hâli olarak net bir şekilde hâlâ görülebilir. Afrodisias, Buddhi yolu ile sezilebilir ve kutsal olan ile temas edilebilir bir antik kent olma özelliğini korumaktadır.

KAYNAKÇA

Aphrodisias, İstanbul 2014, BKG yayınları

Aphrodisias and Surrounding Areas, Travel Guide, İstanbul 2015, Uranus yayınları.

2018 Haziran, https://www.aphrodisias.org/

2018 Haziran, http://aphrodisias.classics.ox.ac.uk

2018 Haziran, http://www.academia.edu/ 12466814/ŞEHR-İ_ANTİK_AFRODİSİAS

2018 Haziran, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/143459

2018 Haziran, http://www.aphrodisias.com

2018 Haziran, http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=411&RecID=4258

2018 Haziran, http://ozhanozturk.com/2018/02/04/aphrodite-afrodit-yunan-roma-mitolojisi/

2018 Haziran,http://www.wikizero.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvU2VsZW5l

2018 Haziran, http://www.wikizero.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvSGVsaW9z

YONCA ALPAY

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir