Yaşamın Renkleri serisinde bahsetmek istediğim bir diğer erdem Merhamet…

Neden merhamet üzerinde durduğumu sorarsanız, bugünlerde bunun üzerine tekrardan düşünmeye ihtiyacımız olduğunu fark ettim. Küresel bir kriz karşısındayız ve her canlının merhamete ihtiyacı var. Son derece yüksek bu insani erdeme, giderek daha fazla gereksinim olduğunu düşünüyorum.

İyilik, dayanışma, kardeşlik, gönüllülük, nezaket gibi birçok erdem merhametin ardından gelir.

Merhamet nedir?

Bu kelimeleri çokça söyleriz ve herkes zor durumda kaldığında kendisine  merhamet gösterilmesini bekler. Anlamını  tam olarak biliyor muyuz? Merhamet, çoğunlukla acıma duygusu ile karıştırılır, mesela bir kişi zor bir durumda ise ona acırız, değil mi? Bu doğru ama kısmen eksik bir tanımlamadır. O zor durum karşısında üzüntü duyarız ve acısını dindirmek için kişiye yardım ederiz. Merhamet, acının ortaya çıkardığı bir eylem durumudur. Merhamet, canlıyı, acınacak duruma sokmamak için uğraşmaktır. Bundan daha yüce gönüllü bir davranış olabilir mi?

Merhamet hakkında yanlış bilinen fikirlerin üzerinden gidelim;

Merhamet sadece bir empati değildir; örneğin sığınmacı bir ailenin çocuğunun soğuk deniz suyunda boğulması karşısında bunun acısını kalbinde hissetmek değildir. Tersine, o çocuğun ölmemesi için uğraşmaktır. Daha iyisi, o çocuğun mülteci durumuna düşmemesini sağlamaktır.

Merhamet gizli kibirdir” diyen de vardır. Hayır, bir kibir şekli değil tersine, merhamet  yüce bir erdemdir. Erdem bir ölçülülük hâlidir. Merhametin noksanlığına günlük dilde kayıtsızlık/umursamazlık/acımasızlık derken, fazlalığına da halk arasında duygusal taşkınlık/aşırı hassasiyet diyoruz. Bir erdemin içerisinde, erdemsizlik ona bir dost olamaz. Merhamet erdeminin en iyi dostları nedir diye sorarsan ben daha çok sevgidir, dikkattir, zekâdır, iradedir derim. Kibirle davranan kişi “merhamet gösterisi” yapıyordur sadece. Merhametin bir denge durumu olduğunu, İranlı şair Sadi Şirazi şu sözüyle vurgulamış: “Ciddiliğin fazlası nefret doğurur, merhametin fazlası da otoriteyi azaltır.”

“Merhametten maraz doğar” denir. Bu noktada, merhametin dostları yanında yok anlamına gelir. Ayırt edicilik olarak bilinen zekâ, devreden çıkmıştır. Örneğin filmlerden ve dizilerden şu sahneyi iyi hatırlarsınız. Hani bir kadın ağlar ve karşısındaki erkek de gerçeği göremeyecek bir hassasiyetle onun gözyaşını siler. Burada, o gözyaşının gerçekliğini sorgulayacak, merhametin dostu olan zekâ eksiktir. Merhamet bir erdem olduğundan, çıkar ilişkisi yoktur. Kendi bencil arzu ve çıkarlarını düşünen aklın himayesinde ortaya çıkan, merhamet değildir.

Doğada merhamet yoktur” denir ama tersine, her geçen gün bir cinsin diğer bir cinse yardımına sosyal medyada tanık oluruz. Örnek mi, bir leoparın elinden antilobu kurtaran babunlar, göle düşen keçiyi kurtaran domuz, bir kuşun bir ördeği beslemesi, merdivenlerden yuvarlanacak bebeği kurtaran kedi gibi…

Merhamet görenin de gösterenin de kalbini ısıtır.” derler. Bakın bu doğrudur; felaket zamanlarında haberlerde örneklerine rast geliyoruz. Depremzedelere evini açan insanlar vardır. Hepimiz Elazığ’da evi yıkılmış 8 yaşındaki çocuğun, “ne istersin” diye sorulduğunda kedisi için barınak istemesini hatırlarız. Yoldaki aç köpeğe yemek veren mahalle sakinlerinden, insana alışmış kuşların caddelerde insanın yokluğunda, onlara balkondan yiyecek atan çocukları görürüz.

Sokağa çıkma yasağı nedeniyle tarlasına gidemeyen çiftçinin tarlasını süren polise, yaşlı teyzeye yemek bırakanlara, sağlık çalışanları için evindeki olanaklarla, maske, siperlik yapanlara, sağlık personeline konaklama tesisini açan ve hatta arabasını verenlere rastlarız. Yere düşen bir kişiye elimizi uzatırız, organlarımız başkalarına yaşam versin diye organlarımızı bağışlarız, ihtiyacı olan ailelerin bakkala, manava, kasaba olan veresiyeleri kapatırız, “Askıda ekmek var” fikrini fırınlarda, pastanelerde uygularız, sosyal medyada veya radyoda duyduğumuz “kan aranıyor” anonsuna itibar edip, hiç tanımadığımız kişiye kanımızı veririz.

Kızılay, 1868 yılında bir grup idealist hekimin çabaları ile savaş alanında yaralanan askerlere, ayrım gözetmeksizin yardım etmek arzusundan doğmadı mı?

Merhamet, hayvan ve insan yaşamını iyileştirmenin anahtarıdır. Merhametin olduğu ortamda, gönüllü dikkat, sevgi, zekâ ve irade vardır. Merhamet, iyiliği yapma isteğini doğurur, iyilik yapma isteği gönüllülüğü doğurur, bunlar nezaketi geliştirir, birlikte yaşamı kolaylaştırır.

Hindistan’da Pakistan asıllı Abdulsettar Ehti, yoksulluktan ölen annesini ve yaşadığı çaresizliği nedeniyle, yoksul insanlar için para toplayarak sağlık hizmeti veren bir dilenciydi. Edhi Vakfı şu an dünyanın en büyük ambulans hizmetini veren bir kuruluştur. Uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele, Akıl Hastaları için ücretsiz bakım evleri, yetiştirme yurtları, klinikler, kadın sığınma evleri ve çeşitli rehabilitasyon merkezleri de açmıştır. Uluslararası birçok ödülü olan bu yüce insan öldüğünde arkasından milyonlar ağladı ama kendisinden geriye kalan tek şey iki çift elbiseydi.

Şimdi size sormak istiyorum; Neden merhameti öne çıkartmalıyız?

Çünkü hatırladık ki, dünya küçük bir köy, yaşadığımız evdir ve evimizde bir yerde bir sorun olduğunda tüm ev halkı olumsuz etkilenir. Bizler insanız, ne vurdumduymazlığa düşelim ne de olan biteni TV’de gözü yaşlı ve pasif bir tutumla izleyelim.

“İnsanın merhameti, yumuşaklığı ve cömertliği kendisini düşmanlarına bile sevdirir.” Sadi Şirazî

Gelibolu’ya gelen bir Anzak askerinin, 22 Ekim 1915’te ailesine cepheden yazdığı mektup, merhametin boyutunu gösteren cinstendir. Mektupta şöyle diyor; “Bu hafta iki gün boyunca Türkler çok dost canlısıydı. Hem onlar hem de bizim çocuklar, siperlerimizden çıktık. Bizdeki et ve diğer şeylere karşılık, sigara ve tütün verdiler.”

Tekrar ifade etmek isterim ki; herkes merhamet bekler ama sadece içinde etrafını çevreleyen her şeye karşı sevgi besleyen, dikkatli, kimin yardıma ihtiyacı var olduğunu ayırt edebilen ve tüm engellemelere karşın yol bulabilecek iradeye sahip kişiler merhamet gösterebilir.

Bu kişiler, dünyayı daha yaşanabilir kılacak kişilerdir.

OYA UYSAL

Yaşamın Renkleri Videosunu İzlemek İçin:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir