ÜRETİMİN İLETİŞİMSİZLİĞİ
Var olabilmek için yaratma zorunluluğumuz, yapısal ayrıcalıklarımız ile üretim ve tüketime dönüşmektedir.
İnsan, doğasına ters düşmemek için yarattıkları ile içgüdülerini dengelemek zorundadır. Terazinin iki kefesi gibi yarattıklarının esiri olan insan, diğer taraftan kendi öz erdemlerini alçaltır. Kendi kendimize oluşturduğumuz ayrıcalıklar içerisinde bocalayıp dururken, özümüzü yaşayamadığımız için mutluluktan uzaklaşırız. Zira geçici arzuların o yapay çekiciliğine yakalanmışızdır, uyuşturucu bağımlılığında olduğu gibi. Ararız, çünkü bağımlıyızdır. Bulamadıkça acı çekeriz. Buldukça hep daha fazlasını isteriz. O halde, insanın varlık nedenine aykırı her türlü üretim, özü ile bağdaşmayacağından bağımlılık yaratarak, bizleri köleleştirecektir diyebiliriz.
Şöyle bir düşünelim: İnsanın varlık nedeni nedir? Sosyal, duygusal bir varlık olan insan, beyinsel fonksiyonları diğer canlılara nazaran daha fazla gelişmiş olan, aynı zamanda düşünsellik bağlamında kendinde pek çok karşıtlıkları içeren, komple bir oluşumdur. Bu posadan özü çıkartmak ve neler öze aykırıdır diyebilmek, bağımlılık kavramı bu özün içeriğine uygun mudur sorusuna yanıt aramakla ilintilidir.
Bağımlılık yaratan her şey öze aykırıdır. Zira öz, mantıksal anlamı gereğince takıntısız, yargısız olmak zorundadır.
Bir üretim sonucu oluşan bir maddesel rahatlık varsa, beraberinde tembelliği ve sonuçta gitgide azalan daha az üretimi getirecektir. Yapay amaçların getirisi olan amaçsızlıkların pençesine düşmek, doğanın gerekliliği ile hiç uygun olmayan hırsın, rekabetin oyuncağı olmak, öze aykırılıktır.
İnsanı insan yapan insani erdemlerin dışa vurumu ise, ürettiklerimizin boyunduruğunda yaşamak; bu erdemlerden birinin kendi özümüz ile iletişimin sekteye uğraması demektir.
Kendine yabancılaşmış birinin, birebir insan ilişkilerinde de uyumsuzluk yaşaması kaçınılmazdır. İnsana has temalar ne kadar çağ ötesi düşünüşün ürünü olursa olsun, teknoloji ile gereğince yansıtılamayacağından, insanı insandan uzaklaştırarak kendi yalnızlığımızı kendimiz yaratmış olacağız. Öze aykırı üretim bağımlılık, bağımlılık iletişimsizlik, iletişimsizlik de üretimsizlik yaratır.
“İnsan var oldukça üretmek zorundadır” demiştik. Üretimin insanı tehdit eder hale gelmesi, insan doğasındaki hırsın ortaya çıkmasına acı bir örnektir. “Önce ben” iradesizliği, dünya çapında benlik savaşlarına dönüşmekte. “Ben” merkezli her türlü yaratma, geçici benlik hazlarından öteye gidemez. “Ben”den “biz”e geçmek; kendimiz için değil, insanlık için üretimde en büyük adım olur. Ancak o zaman, neyi ne için ürettiğimize mutlak cevaplar bulabiliriz. Yapay amaçların amaçsızlık girdabına kapılmamak, üretimdeki öz ile insanın özü arasındaki bağlantıyı kurabilmekle mümkündür.
Cengizhan ERTUĞRUL