BEETHOVEN’IN 3. SENFONİSİ
Eroica – Kahramanlık
Müzik insana kelimelerin ötesinde bir şey aktarır. Duygular veya sezgiler aracılığıyla bu aktarımı yapar. Bir besteci eseri önce zihninde duyar, onu yaşar ve kâğıda döker diyebiliriz.
Müzik üzerine biraz düşünecek olursak, onun nasıl bestelendiğini hayal etmek bizi zorlayabilir. Düşünsenize bir saatlik bir müzik eseri yazmamız istendi. Nereden başlarız? Neye göre notaları seçeriz. En üstte bir fikir olmadan neyi inşa edebiliriz ki? Başlamak için bir konu gerekir. Konu bulduktan sonra müziği inşa etmeye başlayabiliriz.
Beste yapmanın zorlukları elbette vardır. Peki, yapanlar nasıl yapmaktadır? Onlar için de bu kadar zor mudur? Tabii ünlü bestekârlara baktığımızda onlara ait onlarca hatta yüzlerce eser olduğunu görebiliriz. Her birinde ayrı bir fikri anlatırlar. Peki, biz dinlerken bu fikrin ne kadarını anlarız? Ya da tam olarak bestecinin anlatmaya çalıştığını nasıl anlarız? Bu noktada şunu söylemek gerekir; besteci üst bir fikri hisseder onu algıladığı şekilde aktarmaya çalışır. Eseri seslendiren yorumcular, onu kendince anlar ve aktarmaya çalışır. Biz dinleyiciler ise, dinlediğimizden bir şey anlamaya çalışırız. Asıl anlatılmak istenenden ne kadar uzakta bir şey algıladığımızı tahmin edebiliriz. Ancak yine de dinleyici olarak bizlerin de çok fazla ilham alacağı eserler vardır. Bu yüzden senfonik bir müzik dinlerken eğer o eser bize hitap etmiyor ya da ilgimizi çekmiyor olabilir. Eser hakkında biraz inceleme yapmak, anlatılmak istenen mesajı anlamamıza yardımcı olacaktır.
Gelelim Beethoven’ın 3. Senfonisi Eroica’ya. Kahramanlık fikrinin senfoni formunda anlatıldığını görebiliriz. Birkaç detaydan daha bahsettiğimizde bu eser, bizim için daha da ilgi çekici hâle gelecektir.
Beethoven bu eseri yirmi sekiz yaşında yazmaya başlamıştır. Yaklaşık yedi senede tamamladığı eserini, otuz beş yaşlarında sahneleme fırsatı bulmuştur. Peki, neden bu dönemde böyle bir eser yazmıştır? Hadi gelin biraz da bu konuya el atalım.
Beethoven, zor bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Annesi verem hastasıdır, babası da içkiye düşkündür. Aynı zamanda babası, evini geçindirecek kadar paraya bir türlü sahip olamayan biridir. Beethoven’ın müzik yeteneğini keşfeden babası, onun bu yeteneğini kullanarak gelir elde etmiştir. On yedi yaşına geldiğinde Beethoven Viyana’ya Mozart’tan ders almaya gitmiştir. Mozart, onun kabiliyetini ilk keşfeden kişi olmuştur. Annesinin durumu kötüleşince eğitimini yarıda bırakıp evine dönmek zorunda kalmıştır. Aynı sene annesini kaybetmiştir. Annesinin vefatından sonra ise ailenin tüm yükü Beethoven’a kalmıştır. İki kardeşine ve babasına Beethoven bakmıştır. Ancak Beethoven yirmi bir yaşına geldiğinde Viyana’ya yerleşmiştir. Prens Carl Lichnowsky ile eşinin dikkatini çekmiş ve Prens’in himayesinde maaşla çalışmaya başlamıştır. Bu sayede Beethoven, Viyana sosyetesi tarafından tanınmıştır. Hayatının bu döneminde Beethoven’ın popüler ve sevilen birisi olduğu söylenmektedir. Ancak bu dönemde ulaştığı konfor alanı onu tam olarak mutlu etmemiştir ve bu hayatı terk etmeye karar vermiştir. İşte bu dönem yirmi sekiz yaş dönemine denk gelir.
Çeşitli kaynaklara göre bu dönemde, Platon’un Devlet kitabından ve Antik Grek döneminden etkilendiği söylenir. Bazı kaynaklarda bulunmasına rağmen bu bilgi tam olarak ispatlanamamaktadır. Ancak Platon’dan ve Antik dönemden etkilenmiş olabileceğini o dönemde bestelediği eserlerinden görebiliriz. “Prometheus’un Yaratıkları” eserini bu dönemde bestelemiştir. Otuz beş yaşından sonraki süreçte ise Goethe’nin bir oyunu için Uvertür (giriş müziği) yazar. Oyun, Kont Egmont’u konu alır. Kont, ülkesini işgale karşı savaşır ve bu uğurda esir düşer, sonrasında idam edilir. Yine bir başka eser olarak “Coriolan Uvertürü” gösterilir ki bu eser de Coriolanus isimli bir Roma komutanını anlatır.
3. Senfoni ile ilişkili yapacağımız araştırmalarda karşımıza, bu eseri dönemin Fransız lideri Napoleon Bonaparte’ e yazdığını ancak Napoleon’ un imparatorluğunu ilan ettikten sonra eserin adını Eroica (Kahramanlık) olarak değiştirdiğini görmekteyiz. Az önce bahsettiğimiz gibi eseri aslında Kahramanlık fikrini aktarmak için yazdığını, Napoleon’u ise o dönemde yaşayan bir kahraman olarak gördüğünü ve Fransa Devleti’ni de Platon’un Devlet kitabındaki ideal yönetim şekline benzettiğini ancak Napoleon’un imparatorluğunu ilanı etmesiyle fikrini değiştirdiğini görebiliriz.
Yirmi sekiz ile otuz beş yaş döneminde kendini bulmaya başlayan Beethoven’ın bir denemesi de, o dönemde ilerleyen sağırlığı olmuştur. Hatta 3. Senfoni’yi tamamlamadan önce sağırlığından dolayı intihar etmeyi bile düşünmüştür. O yüzden bu eser için Beethoven’ın bir savaş narası olduğu da düşünülmektedir.
En başta da biraz değinmeye çalıştım. Bir müzik besteleyeceğiz. Ancak düşünün ki bestelediğiniz eseri duymuyorsunuz. O zaman nasıl bir müzik yaratabilirsiniz? Beethoven’ın eserlerinin temasını sanırım şimdi biraz daha iyi hayal edebiliriz. Onun tarzı melodik bir eser ortaya koymaktan ziyade gerilim ve hareketlere dayanmaktadır. Fikirleri, kafasındaki ideal müziği bu şekilde ortaya koymaya çalışmıştır. Beethoven’ın eserlerini dinlerken bu detayı da göz önünde bulundurabiliriz.
3. Senfoni’nin kendisi de o dönem için devrim niteliğinde bir eser olmuştur. Çünkü o zamana kadar bir senfonide çok kullanılmayan bakır nefesli enstrümanlar bu senfonide ön plana çıkmış. Ayrıca müzikalite açısından umulmadık tonlar ile karşılaşıldığı uzmanlar tarafından da söylenmektedir. Yine eserin tarihi süreçteki yerine de baktığımızda Klasik Dönem’den sonra gelen Romantik Dönem’in belki de ilk büyük senfonisi olduğunu da söyleyebiliriz. (Klasik Batı müziğinde ki dönemler: Rönesans Dönemi- Barok Dönem- Klasik Dönem- Romantik Dönem- Modern Dönem)
Eser hakkında bu kadar bilgi sanırım yeterli. Birazda eserin kendisinden bahsetmeye başlayalım. Tabii eserin kendisinden Ilgın’ca bahsedeceğimi unutmayın. Bu eserden siz ne anlıyorsunuz bu daha önemlidir. Ancak klasik müzik dinlerken analiz yapmıyorsak veya açtığımız eseri sadece arka planda çalsın diye bakıyorsak, birkaç ufak noktadan bahsetmem yerinde olacaktır.
İlk olarak bir eseri dinlerken, ilk seferde eserin ne mesaj verdiğini anlamayabiliriz. Bu gayet normaldir. Çünkü alışık olmadığımız dilde bir mesaj dinliyoruz. İkinci olarak, giriş kısmında da bahsettiğim farklı yorumlar olduğunu da bilmek gerekir. Yani bir orkestra bize bir duygu yaşatıyor olabilir ancak başka bir orkestra bizde aynı eserde farklı bir hisler uyandırabilir. Doğal olarak orkestra bunu kendi kafasına göre yapmaz. Orkestra şefi, içindeki ideal müziğe ulaşmak için bunu aktarır. Müzisyenler de onu seslendirir, biz de onu dinleriz. Bu yüzden aynı eseri farklı şeflerden dinlemek yerinde olacaktır. Birçok ünlü şef vardır ve kimisi Beethoven’da kimisi Mozart’ta kimisi başka bestecilerin eserlerinde uzmanlaşmıştır. Ancak bize hitap eden şef en popüler olanlardan biri olmayabilir. O yüzden farklı şeflerden aynı eseri dinleyerek kendimize uygun bir, iki şef bulmak da dinleyeceğimiz müzikleri anlamamızda bize oldukça yardımcı olacaktır.
Bu tavsiyelerden sonra esere dönecek olursak, 3. Senfoni dört bölümden oluşmaktadır.
Birinci Bölüm; Ana Tema olarak geçmektedir. Burası canlı, coşkulu ve güçlüdür. Giriş bölümünün bende bıraktığı tat şudur; erginlenme yolunda bir karakter vardır. Bu karakter kendince coşkulu ve heyecanlı bir şekilde yaşar. Ancak hayatın denemeleri karşısında kimi zaman karamsarlıkla ve üzüntüyle karşılaşır. Eserin bu bölümünde ağır bir tempo yoktur.
İkinci Bölüm; Cenaze Marşı olarak geçer. Coşkulu bir şekilde başlayan bu kahramanlık eserinde, birdenbire cenaze müziğinin yer alıyor olması şaşırtıcı bulunmaktadır. Ancak kahramanın yolculuğu fikrini düşünecek olursak, bu kısım kahramanın yeraltına girdiği ve iç hesaplaşmasını yaptığı kısım olarak karşımıza çıkar diyebiliriz. Bu kısım her ne kadar kederlide olsa, içinde teselli edecek unsurlar da barındırır ki kahramanın yolculuğunda başarılı olduğunu buradan anlarız.
Üçüncü Bölüm; Bu kısım Dans Formu’ndadır. Yeraltından zaferle çıkmış bir kahraman, erdemli bir birey olarak canlı, neşeli ve coşkuludur. Hayatın denemeleri bu bölümde de gelir ancak onlara vereceği cevap hazırdır. Bu bölümde dikkat edilecek husus; denemelere hep aynı şekilde cevap vermesidir. Ancak verdiği cevaplar denemeleri tamamen ortadan kaldırmaya yetmez.
Dördüncü Bölüm; Eserin zirve noktasıdır diyebiliriz. Bu kısımda kahramanımız artık daha olgun bir tavır sergiler. Canlı, coşkun, neşeli ve güçlü karakterimiz, yine denemelerle karşılaşır ancak bu sefer o denemelere hep aynı cevabı vermez. Onları da uyumlaştırarak müziğe katar ve zirveye doğru hep birlikte hareket ederler.
Bu yorumlama Şef Mariss Jansons’un bana hissettirdikleridir. Birçok müzik otoritelerine veya müzikle ilgilenen kişilere göre, bu esere dair farklı yorumlar yapılmaktadır. Şimdi sıra sizde. Bu eseri dinleyerek Beethoven’ın kahramanlık fikriyle temas edebilir ve içinizdeki kahramanı uyandırmak için ilham alabilirsiniz. İyi dinlemeler.
Ilgın ADIGÜZEL
KAYNAKÇA:
Thomas, Henry ve Dana Lee, Ünlü Bestecilerin Hayat Hikâyeleri, İstanbul, Doğan Kardeş Yayınları, 1968.
Budak, Samet. Erocia ve Beethoven’ın Kahramanlık Algısı (Makaleye erişim için tıklayınız. – Erişim Tarihi: 21.05.2020)
Chicago Senfoni Orkestrası Senfoni No.3 in E-flat Major, Op. 55(Eroica) Program Notları – Philip Huscher (Makaleye erişim için tıklayınız. – Erişim Tarihi: 21.05.2020)